AB'den sınırda karbon vergisi yürürlüğe giriyor: 1 Ocak'tan itibaren başlıyor!

Avrupa Birliği (AB), küresel iklim kriziyle mücadele ve çevre hedefleri kapsamında geliştirdiği Yeşil Mutabakat'ın en kritik ayaklarından biri olan Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması'nı (CBAM) asli uygulama safhasına taşıyor. Yaklaşık iki yılı aşkın süredir devam eden ve sadece veri paylaşımına dayalı olan geçiş döneminin tamamlanmasıyla, 1 Ocak’tan itibaren karbon yoğun ürünlerin ithalatında vergilendirme süreci başlıyor. Uygulamanın temel amacı, AB sınırları içerisindeki üreticilerin katlandığı emisyon maliyetlerini ithal ürünlere de yansıtarak "karbon kaçağını" engellemek ve piyasada adil bir rekabet ortamı tesis etmek olarak açıklanıyor.

SINIR 50 TON

Yeni dönemin başlamasıyla birlikte, AB’ye mal gönderen ithalatçılar ve üreticiler için yalnızca raporlama yapmak yeterli olmayacak. Belirlenen sektörlerdeki ürünlerin karbon emisyonları için CBAM sertifikası satın alınması ve teslim edilmesi yasal bir zorunluluk haline gelecek. Sertifika fiyatlandırmaları, AB Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) haftalık ortalama fiyatları baz alınarak gerçekleştirilecek. Uygulama kapsamında demir-çelik, çimento, alüminyum, gübre ve hidrojen gibi sektörler öncelikli hedef kitleyi oluştururken; elektrik ve hidrojen hariç olmak üzere yıllık 50 tonun altındaki ithalatlar bu mali yükümlülükten muaf tutulacak. Ayrıca, ürünlere ait emisyon verilerinin bağımsız ve akredite kuruluşlarca doğrulanması şartı aranacak.

TÜRKİYE-AB TİCARETİ HATTINDA KRİTİK VİRAJ

Türkiye, AB’nin beşinci büyük ticaret ortağı olması ve toplam ihracatının yüzde 40’ından fazlasını bu bölgeye yapması nedeniyle yeni düzenlemeden doğrudan etkilenecek ülkelerin başında geliyor. Yıllık 200 milyar euroyu aşan ikili ticaret hacmi göz önüne alındığında; Türk demir-çelik, alüminyum, çimento, gübre ve hidrojen sektörleri karbon vergisi maliyetleriyle karşı karşıya kalacak. İthalatçıların söz konusu mallarla bağlantılı emisyon bedellerini ödemek zorunda olması, Türk üreticilerin rekabet güçlerini koruyabilmeleri için temiz teknolojilere yatırım yapmalarını ve üretim süreçlerindeki emisyonlarını düşürmelerini zorunlu kılıyor.

MAKROEKONOMİK ETKİLER VE SEKTÖREL KIRGINLIKLAR

SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi tarafından yapılan analizlere göre, CBAM kapsamındaki ürünlerin Türkiye’nin toplam ihracatı içindeki payı yaklaşık yüzde 6-7 seviyesinde bulunuyor. Bu veri ışığında, uygulamanın genel makroekonomik etkisinin sınırlı kalacağı öngörülse de sektörel bazda ciddi riskler barındırdığı ifade ediliyor. Özellikle yüksek enerji tüketimi ve ithal girdi bağımlılığı ile dikkat çeken demir-çelik ve alüminyum sektörleri, Türkiye’nin CBAM karşısındaki en kırılgan noktaları olarak öne çıkıyor. Çimento ve gübre sektörlerinde ise ihracat hacmi daha düşük olsa da yüksek karbon yoğunluğu ve lojistik maliyet yapıları nedeniyle benzer bir baskı hissedilmesi bekleniyor.

2028'E KADAR DENETİMLERİN SIKLAŞACAĞI SİNYALİ

Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Carbonaires Limited Yönetici Ortağı Rasih Öztürkmen, CBAM’ın 2026’dan itibaren tam anlamıyla mali bir yükümlülük haline geleceğini ve 2028’e doğru denetimlerin daha da sıkılaşacağını belirtti. Öztürkmen, ticaretin yeni standardına ilişkin şu açıklamalarda bulundu: "AB'ye ihracatta artık ürün kadar, ürünün nasıl üretildiği ve bunun ölçülebilir şekilde ispatlanması da belirleyici olacak. Bu durum, AB ithalatçılarının Türk üreticilerden tesis bazlı ve doğrulanabilir emisyon verisi talep etmesi anlamına geliyor. Veri sunulamaması halinde daha yüksek varsayılan emisyonlar üzerinden maliyet oluşacak."