Cezaevinde ölü bulunan Thodex kurucusuna 'anksiyete bozukluğu' teşhisi konmuş

Kurduğu Thodex adlı kripto para borsasıyla binlerce kişiyi dolandırması nedeniyle tutuklanan Faruk Fatih Özer, 1 Kasım'da sabah saat 08.00 sıralarında Tekirdağ F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’ndaki odasında ölü bulundu.

GAZETECİ İSMAİL SAYMAZ'DAN ŞOK AYRINTILAR

Faruk Fatih Özer'in ölümünü bugünkü köşe yazısına taşıyan Gazeteci İsmail Saymaz, Thodex kurucusunun iki yıldır cezaevinde olduğunu hatırlatarak kendisine anksiyete teşhisi konulduğunu, ilaç kullandığını ve son zamanlarında ailesiyle görüşmekten kaçtığını belirtti.

Özer için cezaevi yönetimi tarafından 21 Ekim 2025’te yapılan vaka toplantısında kesici ve delici aletlerin odasına verilmemesi, iki saat aralıklı kontrol edilmesi kararı alındığını yazan Saymaz, "Bu önlemler intihar ihtimalini gösteriyor. Faruk Fatih Özer’in avukatı Sevgi Erarslan'ın 'Cezaevinin ihmali var' diyor" ifadelerini kullandı.

Özer'in intihar etmeden önce odasında bulunan notta "Altlığı ve tabureyi koy. Ve oturup ipi sıkıca boynuna geçir…" yazdığını belirten Saymaz, o köşe yazısında şunları yazdı:

"Özel, iki buçuk yıldır Tekirdağ F Tipi Cezaevi’ndeydi. Kendisine anksiyete bozukluğu teşhisi konulmuş. Bu hastalık “Mevcut olmayan ancak gelecekteki olası tehditler için yoğun kaygıya neden olan psikiyatrik bozukluk” diye tanımlanıyor. İki ilaç kullanıyormuş. Anksiyete bozukluğu gerekçesiyle Tekirdağ Şehir Hastanesi’ne sevk edilmiş. Ancak 11 Haziran 2025’te idareye “Hastaneye gitmek istemiyorum” diye dilekçe vermiş. Bu yüzden gönderilmemiş. Son zamanlarda ailesiyle görüşmek istememiş. 

Cezaevinde Özer için 21 Ekim 2025’te ‘vaka toplantısı’ yapılmış. Bu toplantılar intihar etme, kendisine ya da çevresine zarar verme riski bulunan tutuklu ve hükümlüler için düzenleniyor. Özer için gerçekleştirilen vaka toplantısında, ‘kesici ve delici aletlerin odaya verilmemesi ve iki saat aralıklı kontrol yapılması’ kararı alınmış. Özer, o güne kadar intihar girişiminde bulunmamış. Ancak alınan kararlardan belli ki idare, intihar edebileceğinden kuşkulanıyor.

‘ŞUBAT AYINDA ÇIKACAĞIM’

31 Ekim günü saat 20’de yapılan akşam sayımında Özer, infaz koruma memurlarına “Şubat ayında çıkacağım” demiş. Moralinin yerinde olduğu gözlemlenmiş.

Saat 22.20: Görevli koridorun önünden Özer’in koğuşunu dinlemiş. Bir anormallik tespit etmemiş.

Saat 23.57: Oda kapısının camından içeriye bakılmış. Sıkıntı yokmuş. Özer, “Biraz televizyon izleyip yatacağım” demiş.

Saat 05.29: Bahçe kamerasından yapılan kontrolde televizyonun ışığının söndüğü görülmüş.

Saat 05.55: Odayı dinlemeye devam edilmiş.

Ne olduysa 05.55 ile sabah sayımının yapıldığı 8 arasındaki iki saatlik zaman diliminde gerçekleşti.

Özer, çarşafla havluyu bağlayıp boynuna geçiriyor ve kendisini banyo kapısının arkasına asıyor. Sayıma gelen memurlar Özer’i yatakta göremeyince banyoya koşuyor.

Sonrası malum…

‘KUŞ RÜYASI’ NOTU

Odasında yapılan aramada ‘kuş rüyası’ başlıklı el yazısı bir not bulunuyor.

Yazıyı Özer mi, yoksa başkası mı yazdı, belli değil.

Notta, intiharın nasıl gerçekleşeceği adım adım anlatılıyor.

İntiharı özendirmemek için bu notun bütününe yer vermiyorum.

Notun ilk cümlesi şöyle:

“Altlığı ve tabureyi koy. Ve oturup ipi sıkıca boynuna geçir…”

Cezaevi idaresinin yetkili makamlara “Özer’in intihar riski tespit edilemedi” yönünde görüş bildirdiğini öğrendim.

Eğer öyleyse ne diye 21 Ekim 2025’te kesici ve delici aletlerin odasına verilmemesi, iki saat aralıklı kontrol edilmesi kararı alındı? Bu önlemler intihar ihtimalini gösteriyor.

Özer’in anksiyete bozukluğunun olması, hastaneye gitmeyi ve ailesiyle görüşmeyi reddetmesi adım adım hayattan koptuğunun kanıtı değil mi?

‘PSİKİYATRİK TEDAVİ GÖRSÜN’ BAŞVURUSU REDDEDİLDİ

Faruk Fatih Özer’in avukatı Sevgi Erarslan, “Cezaevinin ihmali var” diyor.

Çünkü intihardan bir gün önce, 31 Ekim günü, cezaevine giden bir diğer avukat arkadaşları kurumun psikoloğuna başvurarak, “Özer’in durumu iyi değil. Gerekirse kuruma yatırılsın, psikiyatrik tedavi görsün” dedi. “Kendisi istemediği sürece birşey yapamayız. Haftaya psikiyatr gelecek” diye yanıt verildi.

Erarslan, iki hafta önce de Özer’in ailesinin aynı taleple müdüre başvurduğunu ancak sonuç alamadığını kaydediyor.

Eraslan, şu bilgileri veriyor:

"KENDİSİNİ İZOLE ETTİ"

Ben Özer’in adil yargılanmadığını düşünüyorum. Son zamanlarda çok fazla adaletsizlik yaşadık. Ümitsizliğe kapılmıştı. Aslında duruşmalarda iyiydi. Kendisini anlatabildikten sonra insanların anlayabileceğini düşünüyordu. Anlaşılmadığını gördüğünde rahatsızlık başladı. Kalabalık koğuşa geçmesini istedik sosyalleşmesi için. İstemedi. Yavaş yavaş başlayan bir süreçti. İstinaf kararına rağmen kardeşleri bırakılmayınca umut kopukluğu oldu, kendisini izole etti, soyutladı. Ailesi iki hafta önce cezaevi müdürüne söyledi: Bir iki aydır ailesiyle görüşmüyordu. Diğer iki kardeşi de cezaevinde. Bunlar sevgi dolu bir aile. Özer’in o sevgiden kendisini mahrum bırakması, unutturmaya çalışması… Bu durum iki hafta önce ailesi tarafından cezaevi müdürüne söylenmiş. Tedbir alınması istenmiş. İdare çok kez uyarıldı.

"CEZAEVİNİN İHMALİ VAR"

31 Ekim’de arkadaşımız cezaevi psikoloğuna, Özer’in durumunun iyi olmadığını, yardıma ihtiyacının olduğunu, gerekirse psikiyatrik kuruma yatırılması ve tedavi görmesi gerektiğini, ailesiyle ve kimseyle görüşmediğini, artık müdahale edilmesini söylenmiş. Buna cevaben “Kendisi istemediği sürece birşey yapamayız. Gece her saat kontrol ediliyor. Zaten haftaya psikiyatr gelecek” denilmiş. Arkadaşımız da kendisinin zaten bunu istemeyeceğini söylemesine rağmen önlem alınmamış. O gece intihar gerçekleşmiş. Cezaevindeki her ölüm şüphelidir. Otopsi raporlarında ölüm saati, cesedi bulunduktan 8-10 saat öncesine ait çıkarsa burada ihmal olduğu ortaya çıkar. Bu kadar saat fark edilmemesi mümkün değildir. Sabah 8’de bulunmuş ama ölü katılığı var. Bu bize 8-10 saatlik ölümü işaret eder. Ayrıca o gün psikologa durumun söylenmesi ve böyle bir cevabın alınması… İnsan içeri girdikten sonra cezaevi onun güvenliğinden sorumludur.

"CEM GARİPOĞLU OLAYI GİBİ OLMASIN"

İntihar olasılığını yüksek görüyorum. Ancak kaçırıldı gibi spekülasyonların önüne geçilmesini rica ederim. Yeterince üzgünüz. Cem Garipoğlu’ndaki gibi spekülasyon istemiyoruz. Ben kendim cesedini gördüm"