ABD Başkanı Donald Trump, sosyal medya platformu üzerinden yaptığı açıklamalarla Venezuela’ya yönelik baskıyı askeri bir boyuta taşıdığını duyurdu. Nicolas Maduro yönetimini "gayrimeşru" olarak niteleyen Trump, Venezuela’nın petrol kaynaklarının ve diğer varlıklarının aslında Amerika’dan çalındığını iddia etti. Bu varlıkların derhal iade edilmesi gerektiğini savunan Trump, Güney Amerika tarihinin en büyük donanmasının bölgeyi kuşattığını ve bu gücün giderek büyüyerek mevcut yönetime "hiç görmedikleri bir şok" yaşatacağını ifade etti.

Başkan Trump, Venezuela’nın finansal kaynaklarını kesmek amacıyla ülkeye giren ve çıkan tüm yaptırıma tabi petrol tankerlerinin bloke edilmesi yönünde kesin emir verdiğini açıkladı. Bu kuşatmanın, ABD’nin hak iddia ettiği petrol sahaları, topraklar ve diğer varlıklar geri alınana kadar süreceğini vurgulayan Trump, düşman bir rejimin Amerikan varlıklarını kullanmasına müsaade etmeyeceklerini belirtti. Trump’a göre, mevcut Venezuela yönetimi, halktan ve ABD’den çalınan kaynaklarla kendisini finanse ediyor ve bu durum ulusal güvenlik tehdidi oluşturuyor.

Venezuela’ya yönelik hamlelerin yanı sıra ABD yönetimi, Washington’da iki Ulusal Muhafız üyesinin vurulmasıyla sonuçlanan saldırının ardından seyahat kısıtlamalarını içeren listeyi güncelledi. 12 ülkeden oluşan "yüksek riskli" listeye; Suriye, Burkina Faso, Mali, Nijer ve Güney Sudan da dahil edildi. Özellikle Filistin Yönetimi tarafından düzenlenen seyahat belgelerine sahip kişilere tam kısıtlama getirilirken; Laos ve Sierra Leone gibi daha önce kısmi kısıtlamaya tabi olan ülkeler de tam yasak kapsamına alındı. Burundi, Küba, Togo ve Venezuela vatandaşlarına yönelik halihazırdaki kısmi kısıtlamaların ise sürdürüleceği bildirildi.

Yeni kararnamede, Suriye’deki ciddi güvenlik tehditleri ve Filistin’deki aktif terör gruplarının varlığı, getirilen yasakların başlıca gerekçeleri olarak gösterildi. Söz konusu yeni kısıtlamaların 1 Ocak 2026 itibarıyla yürürlüğe gireceği açıklandı. Bu sert tedbirlerin temelinde, 26 Kasım’da gerçekleşen ve bir Afganistan vatandaşının şüpheli olduğu Ulusal Muhafız saldırısı ile geçtiğimiz hafta Suriye’de iki Amerikan askerinin ölümüyle sonuçlanan DAEŞ saldırısı yatıyor. Hatırlanacağı üzere ABD yönetimi, bu güvenlik olaylarının ardından 19 ülkeden gelen tüm iltica başvurularını ve göçmenlik yardımı taleplerini süresiz olarak durdurmuştu.

ABD ve Venezuela arasındaki gerilim, Nicolas Maduro'nun yeniden başkan seçilmesinin ardından ABD'nin bu seçimi tanımaması ve muhalefeti desteklemesiyle tırmanmıştı. Son dönemde Washington'da görevli Ulusal Muhafızlar Sarah Beckstrom ve Andrew Wolfe'un vurulması ile Suriye'de Amerikan askerlerine yönelik düzenlenen saldırılar, Trump yönetiminin sınır güvenliği ve dış politika kararlarını daha radikal bir çizgiye taşımasına neden oldu. Bu süreç, ABD'nin güvenlik gerekçesiyle çok sayıda ülkeye kapılarını tamamen kapatması ve bölgedeki askeri varlığını artırmasıyla sonuçlandı.