Mercek TV İmt. Sahibi Hasan Tik: Belediyenin Basın Danışmanı Beni Tehdit Etti
Söz Gazetesi olarak İstanbul'daki yerel gazetelerin güncel problemlerini ve gündeme karşı nasıl bir bakış açısı benimsediklerini araştırıyoruz.
Yerel basının siyasetçilerle ve yerel halkla daha iç içe olması dolayısıyla yerel gazetelerin, yazı işleri müdürü veya imtiyaz sahipleriyle yaptığımız röportajlarda; basının güncel sorunları, gazetelerin ekonomik problemleri, Türkiye'nin gündemi hakkında sorular sorduk…
Sultangazi’nin yerel haberleriyle ilgilenen Mercek TV Gazetesinin imtiyaz sahibi Hasan Tik programımıza konuk oldu. Hasan bey sorularımızı cevaplarken gündeme dair açıklamalarda da bulundu.
İnternet sitesinin kuruluş hikayesinden bahsederek başlayan Hasan Tik, kuruluş sürecini şu şekilde anlattı, “ Yerel gazeteciliğe bir hevesle başlamıştım aslında. Çocukluğumda radyocu olma gibi bir hayalim vardı açıkçası, küçükken kasetlerle ilgileniyorduk arkadaşlarımla. Bir de fotoğrafçılık da yeni yeni o dönemlerde moda oluyordu. Sonrasında, fotoğraf çekip haber metni yazarak paylaşmaya başladım. Tabi bu heves biraz daha ciddileşince Ulusal Basından ve yerel basından çevre edinmeye de başladım. Bu şekilde de sektöre giriş yapmış bulundum. Bu mesleğin okulunu okumuş olmasam da, hevesle beraber iyi yerlere geldiğimi düşünüyorum. Ve bu ilerledikçe çevre basından da bana istek gelmeye başladı. Örneğin ‘haberlerinizi bizimle paylaşır mısınız’, ‘bizim adımıza çalışır mısınız’ gibi teklifler almaya başladım. Bu şekilde yol aldıktan sonra kendi sitemizi kuralım dedik. Her seferinde çitayı biraz daha yukarı çıkardık. Sonrasında Ulusal Basın’dan teklif aldım ve kabul ettim, beş yıldır ulusalın da temsilciliğini yapıyorum.”
“GAZETE MALİYETİ YÜZÜNDEN GAZETE ÇIKARAMIYORUZ”Bağımsız bir gazeteyi, günümüz şartlarında döndürmenin oldukça zor olduğu, ve yerel basında da reklam pastasının daraldığı üzerine konuştuğumuzda, gazeteyi ekonomik anlamda nasıl döndürdüğünü anlatan Hasan Tik şunları söyledi, “Yazılı basın olarak artık çıkartmıyoruz, bir süre önce çıkartıyorduk ama durdurdum. Yaklaşık 4-5 aydır da çıkarmıyoruz. Bunun sebebi, gazete yani matbaa maliyetlerinin oldukça fazla olması, bunları karşılamak oldukça güç. Açıkçası biz Sultangazi’de siyasilerden, STK’lardan, iş adamlarından reklam ve gazete giderleriyle alakalı bir ücret almıyoruz. Ancak web sitemiz üzerinden reklam çekimi vs. yapıyoruz. Ayrıca benim burada bir çay ocağım var, bu nedenle ekonomik anlamda bir sorun yaşamıyorum. Ama sadece gazetecilik olarak değerlendirirsek bu büyük bir sorun. Bu konuda ya taraf olacaksınız, birilerini sürekli öveceksiniz ya da birilerini sürekli eleştrip yerden yere vurucaksınız ki size reklam versin. Ancak bu şekilde tutunabilirsiniz.”
“SULTANGAZİ, BELEDİYE’DEN MEMNUN DEĞİL”31 Mart Yerel Seçimlerinin ardından Sultangazi Belediye Başkanı Abdurrahman Dursun oldu. Seçimlerden önce veriln vaatler ve bugün olan çalışmalar kıyaslandığında ortaya çıkan tablo ile alakalı bizlere bilgi veren Tik şunları söyledi, “Bunu iki şekilde değerlendirebiliriz. Kendileri nazarında bakarsak, vaat ettiklerinin fazlasını yaptılar ve yapmaya devam ediyorlar. Ama bir gazeteci olarak baktığımızda söylenmiş ama yapılmamış, vaat edilmiş ama sözü bile geçmeyen bazı durumlar var. Sultangazi biraz yeni oluşumlu bir ilçe, bu dönemden önce Cahit Altunay vardı kuruculuk yapan belediye başkanımız vardı. Şimdi de Abdurrahman Dursun var dediğiniz gibi. Açıkçası bu Cahit Altunay, Sultanbeyli Belediyesi’ne çok güzel yatırımlar yaptı. Hala da yaptığı yatırımlar kullanılıyor, bunun üzerine de açıkçası çok fazla bir şey eklendiğini söylemek doğru olmaz. Sadece parklar ve var olan parkların yenilenip güzelleştirilmesiyle alaklı adımlar atıldı. Bunun yanı sıra bir de Kültür Merkezi kısmına ağırlık verildi. Onun haricinde halkın gerçekten kullanabileceği yolların yenilenmesi, sokakların yapılması, kaldırımların düzenlenmesi gibi husularda herhangi bir çalışma olmadı. Halk nazarında yapılan ve yapılacak olanları değerlendirmek daha doğru olur diye düşünüyorum. Sultangazi’ye bir gazeteci olarak sizler de gelin mikrofonu elinize alıp halka sorduğunuzda, burada benim söylediğimden çok daha fazlasını duymuş olursunuz. Şu dönemdeki Belediye Başkanı açık söylemek gerekirse halk tarafından çok beğenilmiyor”.
“TAM YETKİNİN İSTENMESİNİN SEBEBİ, KAZANILAN TAPULAR”Sultangazi Belediye Başkanı Abdurrahman Dursun’un geçtiğimiz Mayıs ayında inşaat sözleşmeleri için Belediye Meclisi’ne sınrısız yetkide bulunması gündeme geldi. Bu istek sonucunda İdari Mahkemesi red kararı verdi. Bu durumdaki sıkıntının ne olduğuyla ve Dursun’un ne yapmayı amaçladığı hakkında sorduğumuz soruya yanıt veren Hasan Tik konuyla alakalı şunları söyledi, “Hani derler ya her doğru her yerde söylenmez, ben biraz sivri dilliyim ve lafımı esirgemem. Hatta bununla ilgili zaman zaman bazı olaylar yaşıyorum bunu da sizinle paylaşacağım. Şöyle başlayayım ben, Başkanımızın kendisi Adıyamanlı. Burada da Adıyamanlı nüfusu ağırlıklı o nedenle burada aday oldu. Sultangazi açıkçası baki bir alan olarak değerlendirilebilir, kırsal bölgelerin bulunduğu bir yer. Benim de oturduğum Habib Mahallesi var, keza orası da o şekilde. Yaklaşık 45-50 yıldır süren bir tapu problemi ve mahkeme süreci vardı. Bu süreç tamamlandı ve tapuları kazandık, bununla ilgili son dönemde hiç ses çıkarmayan, mahalleye desteği olmayan Belediye Başkanı son aylarda mahkemeye katıldı. Mahkeme sonuçlandıktan sonra, kararın lehimize olduğunun söylenmesinin ardından bazı söylemler oldu. Bunlar, ‘bizim sayemizde oldu, biz destek olduk da kazandık’ gibi cümleler kullanıldı. Buradan şunu anlıyoruz, Sultangazi’de şu an yükelen binalar var. Bu inşaatlarla alakalı bazı kesimlerin pay aldığına ilişkin iddialar var. Habiblerdeki arazilerin bazı başkan yardımcılarına verildiğine dair söylemler var, sözkonusu arazilerin etrafının çevrildiğine dair de konuşmalar dönüyor. Dolayısıyla bu durumda, özellikle Sultangazi’de CHP’nin bu durum çok tepkisini çekiyordu ve bunu mahkemeye taşımışlardı.
“KENDİ KULAĞIMLA BAŞKAN’DAN DUYUM: ‘BURALARA BİNA DİKECEĞİZ’ DEDİMahkemede de çıkan kararda da, tam yetkinin etik olmadığı söylendi, ve mahkeme kararı iptal etti. Bence çok da doğru bir karar oldu açıkçası, bir insanın veya bir belediye başkanının bütün haklara sahip olup tek başına karar vermesi, istediğini yapabilmesi doğru değil. Alınmış kararın doğru olduğunu düşünüyorum. Bu isteğin amacı bence birilerinin kalkındırılması, zenginleştirilmesi. Habibler Mahallesi halkı da bu konuda oldukça şikayetçi ve rahatsız, yıllardır yatırım alamayan veya tadilat bile yapılmak istense zabıtalar hemen olay yerine gelip müdahale ediyor ama düne kadar hizmetlerin gelmediği, eksiklerin olduğu yer bugünlerde nedense gözde oldu. Tabi bu söylemler ister istemez kulağımıza geliyor, şu anda meclis üyeleri gibi kişiler oralardan arazi almaya çalışıyor. Tabi bu ne şekilde oluyor, illa ki birilerinin yönlendirilmesiyle oluyor. Mesela deniyor ki, ‘bakın burası değerlenecek, şöyle olacak, böyle olacak’ gibi söylemler oluyor. Birçok defa kendi kulağımla da Belediye Başkanı’nın kendisinden duydum bunları. Habib Mahallesi’yle alaklı, orada çok güzel projelerin olacağı hatta oralara Kemerburgaz ve Göktürk’deki gibi villalar yapacağız gibi şeyler duydum. Anladığım kadarıyla burada üç bölge olacak, birincisi zaten burada olan mahalle halkının bölümü yer alacak. Diğer ikinci kısımda da villalar yer alacak, üçüncü kısım için de lüks sitelerin olduğu yerlerden bahsedildi açık açık. Ama mevcutta olan halkın ne gibi şartlarda yaşayacağı ve onlara neler sunulacağı henüz merak konusu kimse bilmiyor. Her gün de bize soruluyor bu durum. ‘Nasıl olacak, tapular verilecek mi, ne yapacağız’ gibi sorular. Bizler de bu konuda bir şey bilmiyoruz. Aynı zamanda bu durum seçimden önce verilen bir vaat değildi, sonrasında oldu ama bence bu olaylar zaten daha önceden planlanmıştı bence. Çünkü Belediye Başkanımız daha önceden burada ilçe başkanı olarak görev yapıyordu AK Parti’den, daha sonra belediye başkanı olarak adaylığı açıklandı. Ve seçildikten sonra da artık bu konular gündeme gelmeye başladı. Bizim kulağımıza gelen iddialar, ‘bu olaylar daha önceden planlandı, Başkan bey buraya gelmeden önce bunlar konuşuldu ve hesaplar yapıldı’ şeklinde düşünlüyor.
“BELEDİYEYLE ALAKAM YOK”Son dönemlerde İBB kapsamında olan mali suçlar soruşturmasıyla ilgili, Sultangazi’de bir usulsüzlük var mıydı, sizler gördünüz mü, sorusuna Tik şu şekilde cevap verdi “Ben belediye ihalelerini takip eden biri değilim. Çünkü, özellikle şu son dönemde belediyeyle ilgili hiçbir bağım yok. Ne ticari anlamda, ne de diğer konularda hiçbir bağım yok. Sadece ilçemizin belediyesidir, giderilmesi gereken bir iş olduğunda gider işimizi hallederiz ve döneriz. Dolayısıyla ben belediyenin son dönemlerde hiçbir şeyini takip etmiyorum. Meclis toplantılarına da katılmıyorum, ziyarete de gitmiyorum. Önemsemiyorum kısaca aslında, benim bu konuda bir problemim var çünkü ve sizlere de anlatmaya çalışacağım.
“BELEDİYE EKİPLERİ ÇAYOCAĞIMI MÜHÜRLEYİP AİLEMİ DIŞARI ATTI!”Daha önce de size bahsetmiştim çayocağı işletiyorum. Bundan yaklaşık iki ay önce benim çayocağım apar topar mühürlendi ve içinde eşim ve üç buçuk yaşındaki çocuğum da vardı. Ben o esnada stüdyoda çekimdeydim, onları adeta yaka paça dışarıya atıp o şekilde mühürlediler iş yerimi. Ben o günden sonra belediyeyle var olan bütün bağımı da kesmiş oldum. Konuya ilişkin gerekçe sundular fakat şu şekildeydi, bunu düzgünce söylemediler tabi açıklama bile yapmadılar doğru düzgün.
Bundan birkaç ay öncesinde bir haber çıkmıştı belki hatırlarsınız, Sultangazi’de bir süredir Taşocağı sıkıntısı vardı. Ben de bu sıkıntıyı Ulusal Basın’a taşıdım ve o zamanlarda taşocaklarının harfiyatını çeken bir şahıs vardı. Sanırım Murat Gül İbrahimoğlu’ydu adı tam hatırlayamıyorum. İBB davasına bu şahısın da ismi karışmıştı. Kendisinin yurt dışına kaçtığı ve paraları da yurt dışına kaçırıldığı söyleniyordu, kendisi tekrar Türkiye’ye döndüğünde de apar topar tutuklandı ve mal varlığına el konuldu ancak bu şahıs, olan olaylardan 1-2 ay önce Sultangazi’de bir anaokul yapacağı vaatinde bulunmuştu. Bu nedenle İstanbul Valisi, Sultangazi’ye geldi ve Belediye Başkanımızla beraber, şahsı tebrik edip ödül verildi. Ancak şahıs İBB davasında tutuklanıp mal varlığına el konulunca bir anda bu hayırsever insan deyimi yerindeyse Fetöcü gibi oldu. Belediyenin sosyal medya hesaplarından bu fotoğraflar silindi. Halk Tv bu konuyla alakalı çok güzel bir dosya haber hazırlamışlar, ‘Önce tebrik ettiler sonra apar topar sildiler’ diye haber başlığı koymuşlar. Ben de bunu sadece sosyal medya hesabımdan paylaştım. Üzerine herhangi bir şey de eklemedim.
Aynı gün basın danışmanı Umut Öztürk, ismini de veriyorum. Kendisini abi olarak biliyorduk ama artık herhangi bir ağabey-kardeş ilişkimiz kalmadı. Çayocağıma geldi ve beni tehdit etti. Allah’tan benim iş yerimde güvenlik kamerası var ve bütün hepsini kayıt altına aldık. Hepsini arşivledim ve şu an saklıyorum, inşallah bir gün lazım olacaklar bana. Geldiğinde tehdit ederek bana, ‘Sen nasıl böyle bir şey yaparsın, biz seninle ağabey kardeştik. Sen bilmiyor musun sosyal medya hesaplarının sorumluluğu bana ait, ben yönetiyorum. Sen beni zora düşürdün, canımı yaktın ben de seninkini yakacağım’ dedi. Hatta sonrasında ben de ‘Beni tehdit mi ediyorsun’ dedim. Kendisi de ‘Tehdit değil ama seninle de görüşeceğiz’ diye imalarda bulundu. Ve maalesef bir gün sonra bu olay oldu.
“ÇAY OCAĞIM APAR TOPAR MÜHÜRLENDİ!”Ben her gün saat 16.00-17.00 arasında stüdyoda canlı yayında oluyorum, program sunuyorum. O esnada tabiki telefonları sessize alıyoruz stüdyoda. Ben 16.00’da yayına başlıyorum, ekipler saat 16.20 gibi çayocağıma geliyor. O esnada dükkanda eşim ve üç buçuk yaşındaki çocuğum var. Geldiklerinde eşime ‘Vergi Levhasını görebilir miyiz,’ diyorlar. Eşim de bu tür belgeleri çok fazla bilmediği için ‘Şurada belgeler var ama ne bilmiyorum’ diyerek evrakları veriyor, zabıta arkadaşlara. Zabıta da direkt ruhsatın olmadığını, iş yerini mühürleyeceğini söylüyor. Eşim de konuyu anlamadığını ve beni çağırmak istediğini, zabıta ekiplerine izah ediyor. Zabıta da beklemeyeceklerini ifade ederek şu kağıdı imzalayın diye eşime bir kağıt uzatıyorlar. Eşim, kağıdı imzalamıyor ve mühürleniyor dükkan. O esnada Allah’tan Ulusal Basın’da olan bir arkadaşım var olay yerinde, aynı zamanda siyasetçiler de vardı o sırada. Onların hepsi olaya şahit oluyorlar ve gazeteci arkadaşım da olayı kayıt altına alıyor. Ve açık açık zabıtanın oraya talimatla geldiğini söylüyor. Evet benim iş yerimin ruhsatı yoktu, doğru. Ama bir çayocağının apar topar mühürlendiği hiçbir zaman görülmemiştir. Bir iş yerinin apar topar mühürlenmesi için, o iş yerinde yasaklı madde bulunması ya da silah kaçakçılığı gibi ağır suçlara ev sahipliği yapması gerekir. Normalde ruhsatsızlık vs. tespit ediliğinde yapılması gereken, zabıtanın bunu gelip bildirmesi tespiti yaptıktan sonra da bu belgenin tamamlanması için bir müddet verir ama maalesef benim eşim ve üç buçuk yaşındaki çocuğumu dediğim gibi adeta sokağa atıyorlar ve iş yerimi o şekilde mühürleyip gidiyorlar. Ben herkese söyledim dükkanın kapatılması zerre umurumda değil ama benim eşimi ve çocuğuma yaptığınız bu hareketi kesinlikle unutmayacağım ve bunun hesabını br gün size muhakkak soracağım diye de söyledim. Bence mesele ruhsatın olup olmaması değil çünkü, bulunduğum bölgede zaten birçok esnafın ruhsatının olmadığını ben de öğrendim. Hatta bazen arkadaşlarımla konuşuyoruz mesela yıllardırruhsatsız çalıştıklarını ve kapımızı açan kimse olmadı söylüyorlar. Yani burada ruhsat onlar için bahane oldu” dedi.
“ULUSAL BASIN’DA İŞ YAPMAMIN SEBEBİ YERELDE YÜKSELMİŞ OLMAMDI”Hem Ulusal Basın’da hem de yerelde aynı anda çalışmanın avantajları ve dezavantajlarıyla alakalı açıklama yapan Hasan Tik şunları söyledi, “Benim bugün Ulusal Basın’da olmamın sebebi yerelde güçlü olmamdan dolayı oldu. Pandemi döneminde de benim televizyon kanalım vardı. Sizler gibi canlı yayın yapıyordum. O dönemde iyi bir kitleye erişmiştim ancak pandemide ekonomik sıkıntılar baş gösterince, Ulusal Basın’dan teklif aldım ve kabul ettim. Sosyal medyada da geniş bir kitleye sahibim aynı zamanda, bu bakımdan haberle alakalı da bir sıkıntı yaşamıyorum. Bu anlattığım olayla alakalı da bunu Ulusal Basın’a taşıma gibi bir düşüncem oldu. Ben zaten kendi arşivlediğim videoları, güvenlik kamerası görüntülerini yayınlasaydım tüm dünyaya rezil olurlardı. Ama kendi kendiem sabırlı olmamı telkin ettim. Bir de başıma ne geleceğini de tam olarak kestiremiyordum. Bu nedenle biraz zamana bırakıp arşivde tutmak istedim”.
Son olarak okurlara ve Sultangazi halkına mesajı olduğunu belirten Mercek TV İmtiyaz sahibi Hasan Tik şu ifadeleriyle konuşmasını bitirdi, “Sosyal medyada, ben her gün onlarca video paylaşıyorum bunlar vatandaşlardan gelen şikayet videoları oluyor genellikle ve halk şu an Sultangazi’den memnun değil. Aynı zamanda buradaki esnaf Belediye Başkanı’nı bir kere bile görmediğini, kapılarının bir kere bile çalmadığını söylüyorlar. Kendilerine övgü yağdıranların, sürekli üstte tutanların her gün kapısını çalıyorlar. Hatta doğum günlerinde kapılarına çiçek gönderiyorlar. Ben burada esnafım üstelik de bir gazeteciyim buna rağmen benim kapım bir kere bile çalınmadı” diyerek yaşadıkları ayrımcılığın altını çizdi.