Sarıyer'e Huzur Evi Projesi Aksu'nun İlgisini Çekmedi

"Sabri Artam'ın, bizim mottomuz "bütün amacım ahbadımın ne merde ne de namerde muhtaç olmamasıdır" vakfı o yüzden kurduk. Binlerce çocuğa burs verdik vakıfta ama işte 1 2 senedir kestik yüksek öğrenim bursu vermiyoruz."

"MESLEK LİSELERİNE EHEMMİYET VERİYORUZ"

- Yüksek öğrenim bursu vermemenizin nedeni nedir? 

Adliye gidiyorsunuz müvekkil bekleyen avukatlar siyah cübbelerini giymişler. Ellerinde çanta, kapıda amele pazarı gibi hala gençler avukat olmak istiyor. 500.000 en son rakam kaç bilmiyorum genç öğretmen olmuş tayin bekliyor ya sen öğretmen oldun diye okul mu açacaklar yani? İşte ne varsa o kadar olacak yani. Sen o 500.000 kişiyi bekleye bekleye hala niye gidip öğretmen oluyorsun sen öğretmen ol diye biz sana destek bursu vermeyiz. Vermiyoruz işte kaldırdık bunu. Arkeolog oluyorlar. Yahu kaç tane kazı var Türkiye'de de sen hangisine gideceksin? Hiç mi bakmadın yani bu piyasadaki duruma. Ne yapıyorlar? Şimdi arkeologlar Sultan Ahmet Meydanı'nda turist bekliyorlar, turist rehberliği yapıyorlar. O rehberliği bir kurstan da yapardın yani. Dolayısıyla yani bu saçmalığa son verdik ancak meslek öğrenecekse gidip mühendis olacaksa ki onlarda bile çok seçiyoruz, Doktor olacaksa bunlara veriyoruz ama öyle avukatlık falan gibi mesleklere burs vermiyoruz. Hakikaten hak edenlere bu meslek olmak kaydıyla. Şimdi meslek liselerine ehemmiyet veriyoruz. O maksatla da zaten bu merkezi kurduk, eğitim verelim diye çocukları el sanatlarına alıştıralım. Oymacılık öğrensinler, marangozluk öğrensinler derdimiz bu. 80 kişilik bir konferans salonumuz var. Bir takım toplantılar yaptık.Çok maksatlı sınıflar var, dışarıda atölyeler var, çok maksatlı atölyelere seramik için, oyma yapmak için tam teşekkür mutfak yaptık, yemek pişirme dersleri öğrensinler diye.Lise eğitimi yeterlidir insanlara, ondan sonrası ilim yapmak içindir. Orada da lisede bizde marangozluk dersi vardı. Lisede daktilo vardı ki benden gittim aldım öğrendim ama parmak daktilo. Bir sürü yan dersler vardı böyle lisede. Çünkü çocuk liseyi bitirecek, babasını çiftliğine gidecek, yani başka bir şey yapacak hali yok. Amerika'da malum üniversiteler çok pahalı, burs kolay değil. Dolayısıyla kimseye de gözü yok yani ben illa üniversite okuyayım diye ama şu var 18 yaşını bitirmiş bir çocuk, hâlâ anne babasıyla oturuyorsa gitmiyorsa o çocukta bir eksik vardır. Onun için herkes hayata çalışır. Bu yöne işte teşvik edelim diye çocukları.

"DİPLOMA VAR DİYE OTURUYORLAR"

-Öncelikli olarak hangi eğitim alanında faaliyet veriyorsunuz?

Meslek, para kazanmak yani maksat budur hayatta. Maslow piramidi vardır. Birinci basamağı giyinmek, barınmak, yemek yani insanların ilk temel ihtiyaçları bunlar. Bunları karşılayabilmesi lazım bir 18 yaşını bitirmiş çocuğun. İhtiyacı olan çocuğun. Meslek Lisesi'nde bile olsa burs veriyoruz. Meslek öğrensinler maksadımız bu. Onun için vakfı kurduk ki biz çok çeşitli projelerimiz var. Mesela sahalarımız da var arkada da var büyük yerimiz. Atraksiyon merkezi, arboretum var. Ormanda koşu parkuru var, insanlar buraya geliyor. Arboretuma yabancı insanlar da geliyorlar. Bu yabancı kentlerin hepsinde atraksiyon merkezleri vardır.Oralarda mutlaka bir bit pazarı diyeceğimiz, yani orada ucuz bir şey alırım, güzel bir şey alırım, tablo alırım, bir şey alırım diye gidersiniz işte burada bunu kuralım istiyorum. Böyle hafta sonları çünkü geçemiyorsunuz buradan arabayla geçemiyorsunuz. Tıkanıyor trafik, nereye kadar kuyruk geliyor. 2 km ötede orman girişi. Oraya gidecekler, adamlar koşu yapacaklar, sonra dönüşte de buralardaki bu kafeler onun için çok var gelip hepsi brunch yapıyor. Bunları buraya cezbederiz. Dolayısıyla da işte mahalledeki hanımlar evde nakış yaparlar benim annem öyle yapıyordu. Evde nakış işlerdi, satardı. Babam devlet memuruydu. Yani bir bütçeye katkısı olurdu işte bu hanımlar da öyle yapabilirler. Bilmiyorlarsa işte biz burada öğretiriz, onlara nakış nasıl yapılır. Önemli olan bir şey üretip eve ekmek getirmek. Maksadımız bu, hedefimiz bu herkes için. Bütün projelerimiz, bütün gayretlerimiz bu yönde ama tabii handikap çok mesela o kadar kursları açtık, bir tane Allah'ın kulu gelmedi. Niye? Ya böyle tornavidayla falan çocuklar hepsi programcı. Ekonomi arz ve taleptir. Bu kadar çok arz olursa değeri kalmaz ama işte insanlar bunu düşünmüyorlar, diploma var diye oturuyorlar. 

"BELEDİYE BAŞKANLIĞINDAN HALA BİR CEVAP GELMEDİ"

- Sizin belediyeyle projelerde yürüttüğünüz bir işbirliği ya da diğer sivil toplum kuruluşlarıyla yaptığınız bir iş birliği bulunuyor mu? 

Sarıyer'in belediyesi ile maalesef. Çünkü ben diplomatlık yaptığımı 18-20 sene. Dolayısıyla bir yeni bir kaymakam atanırsa biz kuruluş olarak mutlaka ona hayırlı olsun diye gideriz, tebrik ederiz, emrinizdeyiz diye söyleriz. Belediye başkanı da atanırsa aynı şekilde yaparız. Ama seçimler ne zaman oldu? Bir seneyi geçti galiba değil mi? Belediye başkanlığından hala bir cevap gelmedi bize. 

"KANARYA SEVENLER DERNEĞİ DEĞİLİZ"

- Sizin bu yönde bir talebiniz oldu mu ?

Tabii talebimiz oldu hatta arada hatırlattık. Noman Bey dedi ki "18.000 kişi var başkanı tebrike gelmek isteyen. Ben çok çalıştım. 6 ay sonra 8.000'e düşürdüm işte onlara da sıra gelecek." Dedim ki "Noman Bey bir şey yapmayınız artık." Çünkü biz Kanarya Sevenler Derneği değiliz, anlatabiliyor muyum? Yani sadece Sarıyer'de bir sağlık ocağı yapmışız, bir cami yapmışız ve saha var. Eğer bize yardım ederseniz belediye olarak imar durumu yok çünkü bunu Çengelköy'deki Üsküdar Belediyesi'nden yaptık. Orada da bir arsamız vardı, onun da imar durumu yoktu ama anlattık derdimizi vakıf olarak. Belediye orayı bize sosyal tesis yapmak kaydıyla izin verdi. 

"YÜZME HAVUZLU VİLLA İSTİYOR"

- Buraya sosyal tesis gibi bir talepte bulundunuz mu? 

Gidemedik, görüşemedik yani bekliyoruz, hala bekliyoruz. Bir huzurevi yapalım diyoruz. Arsa vardı onu da Diyanet kaptı. Neyse belki geri alacağız. Oraya bir kız öğrenci yurdu yapalım dedik. Muhtar geldi "oraya kız öğrenci yurdu yapılır mı" dedi. Ama yok işte imamla anlaşmış, lojman yapacaklarmış. Ama yapamadılar tabii. Çünkü yine benim yapmam lazım. Caminin altında da üstelik lojmanı var. Caminin altında dükkan da yaptım. Bizim âdetimiz odur. İmamın da lojmanı var ama "Atilla Bey rutubet kokuyor burası" diyor. Adam yüzme havuzlu villa istiyor.

-Sağlık ocağı ve cami gibi diğer projelerinizden de bahseder misiniz? 

Yaptığımız Çemberlitaş kız lisesinin vakfı. Yaptığımız projelerimiz var. Sarıyer'deki cami. Kabe'den esinlenip yaptık. Mimar da benim. Erzurum'da var, Aşkale'de de okul var köyde. Tokat'ta da var. Ankara'da var. Yani bir çoğunu da unutmuşuz yapmış babam. 

-Huzurevi haricinde ilerleyen zamanlarda bir hedefiniz bulunuyor mu?

Hedefimiz var. Kız öğrenci yurdu yapacağız inşallah. Kız öğrenci yurdu yapmamızın sebebi de rahmetli kızımın ismini vermek istiyorum. Annesinin camisi de var Sarıyer'de. İsmi yaşıyor, yaşayacak inşallah. Ayşegül benim rahmetli kızımın ismi. Ayşegül Artam Kız Öğrenci Yurdu yapmaya niyetliyiz. Onu şimdi Çengelköy'e yapacağız, imar durumunu aldık. Ama buraya da bir tane yapmak istiyorum. Böyle bir hizmetimiz olsun istiyorum. Hatta dedim ya imam kaptı oradan arsayı ormandan çıkan arsayı. O kapmasaydı biz oraya kız öğrenci yurdu yapacaktık.

"KİMSE GELMİYOR"

-Siz mesela gençlerle iletişim kurabiliyor musunuz bu yönde?

Gayret ediyoruz işte. Hep gençler için kurslar açtık. Marangozluk kursu açtık. Oymacılık kursu açtık, seramik kursu açtık. Yok kimse gelmiyor.

"ÜNİVERSİTEYE ÇOCUKLARIN GİTMEMESİ LAZIM"

- Peki başvurmak için gençlerin ne yapması gerekiyor bu kurslara? 

En başta anneleri, babalarının bir kere üniversiteye çocukların gitmemesi lazım. Şimdi devlette o noktalara geldi. Her tarafta üniversite var. Anaokulundaki işte okul bilmem nesi. Onlarda bir sürü kurslar açıyorlar işte tenis kursu, basket kursları, servisi bir buçuk milyon liradan fazla anaokuluna para ödüyorlar. Benim aklım bunu almıyor. Yahu ilkokuldaki çocukları profesör yapmıyorlar yani orada sen istediği kadar İngilizce de öğret istediği kadar Fransızca da öğret. Ne öğretebilirsin ki bir ilkokul çocuğuna yani. Senede bir buçuk milyon lira okul taksiti ödüyorsun. 

"İNŞALLAH BİZİ BİR GÜN KABUL EDECEK"

-Ne kadar süredir aslında bu derslikler var?

Bir seneyi geçti, ilanlar verdik, Whatsapp'tan, İnternet'ten bir sürü bir şeyler ama hiç kapıyı çalan yok. Vakfımıza ait bu arsa 2 dönüm civarında bir arsadır. Burada işte 3 tarafı orman arazisi olduğu için bir huzurevi düşünüyoruz ki yaşlılar burada ormanda gezerler. Sessiz sakin gördüğünüz gibi bir huzurevi olsun. Ancak buranın imar durumu olmadığı için bunu gerçekleştiremiyoruz. Halbuki mesela benzer bir arsamız vakfımızın gene Üsküdar'da vardı, Çengelköy'de. Oradaki belediyeye bunu söylediğimizde oraya özel bir imar durumu bize verdiler. Sosyal tesis yapmak şartıyla yani başka bir konut yapamıyoruz. Bizim maksadımızda bu zaten sosyal hizmet yapmak dolayısıyla oraya İnşallah kız öğrenci yurdu yapacağız. Hazırlığımız öyle gidiyor. Burada da bir huzurevi ancak buradaki belediyede inşallah bize bir sene oldu, bir randevu alamadık başkandan. Gidip dertlerimizi anlatalım, beklentilerimizi anlatalım istedik, başarılı olamadık inşallah bizi bir gün kabul edecek. 

-Neden randevu verilmiyor? 

Muhterem başkanı tebrik etmek için 18.000 kişi bekliyormuş öyle söylüyor özel kalem müdürü. 6 ay geçtikten sonra sorduk kalem müdürüne. Büyük gayretlerle, büyük başarıyla 8.000 kişiye düşürmüş. Tebrik etmek için bize de sıra gelecekmiş inşallah. Ama işte özel kalem müdürünü de anlayamadık. Çünkü biz bu ilçede sadece bu ilçede değil İstanbul'un birçok ilçesinde o eğitim tesislerimiz var. Okullar yaptık, başka şeyler yaptık. Burada da sadece Bahçeköy'de bir cami yaptık, bir de sağlık ocağı yaptık. Yani Kanarya sevenler derneğinden biraz farkımız var ama bunu anlatamadık belediyeye. Dolayısıyla başkanla bir türlü görüşemedik. Şimdi tebrik edemedik. Hayırlı uğurlu olsun diyemedik. Bir seneyi aştı. Buraya lütfedip gelmedi. Buraları görse etse bizim yaptığımız işleri görse malum içeride gördük resimleri. Tokat'ta, Erzurum'da, Ankara'da hizmetimiz var.

"TÜRKİYE'NİN BİRÇOK YERİNDE HİZMETİMİZ VAR"

Bizim Türkiye'nin birçok yerinde hizmetimiz var. Orada böyle bir sıkıntımız var. Yapamadık işte. Aynı şeyi Üsküdar'da yapılan imar durumu gibi buraya da bize bir imar durumu verse, belediye sosyal hizmet yapmak şartıyla biz de buraya işte bir huzurevi yapmayı planlıyoruz. Yine bunun açılışını Belediye Başkanı yapacak yani netice itibariyle ama derdimizi anlatamadık. Kendisine eminim bunları duysa o da kabul edecektir bunu ama şimdi projesi var. Ben mimar olduğum için biliyorum. Bunun için karar alacaklar Sarıyer Belediyesi'nde. Bu Büyükşehir Belediyesi'ne gidecek. Büyükşehir de işte onaylanacak, vakit alacak bir şey. Bu vakit çok kıymetli bir şey. Bu vakti değerlendirebilmek için bu arada malum işte içeride gördüğünüz eğitim tesisimizi, çalışma odalarımızı, atölyelerimizi. Burada da dedik bir sera kuralım. Bu serada da topraksız tarım eğitimi verelim gençlere uygulamalı şekilde.

"ÇOK UYGUN BİR YER"

- Neden buraya huzurevi yapmak istiyorsunuz? Bu arazide neden huzurevi olmalı? 

İstanbul'un en sakin yeri Belgrat Ormanı burası. 3 tarafı orman olan bir arazi. Düşünebiliyor musun? Benim gibi seksenlik bir adamın burada sükunet içerisinde yaşamasını, arkadaşlarıyla sohbet etmesini. Hemşiresi olacak, doktoru olacak, burada oturacak gayet rahat. Çıkacak ormanda gezinti yapacak, sabah kalkacak namazını kılmaya, kanarya sesleri, kuş sesleri arasında. Çok keyifli bir yer. Benim evimde burada ben bu keyfi biliyorum. Çünkü bildiğim için benim yaşımdaki insanlarda buradan böyle istifade etsin diye. Bunu arzu ediyorum. Maksat bu. Uygun bir yer huzurevi yapmak için Bahçeköy ve bu burası. Çok uygun bir yer. Onun için düşünüyoruz. 

"TARIM SAHALARI HEPSİ FABRİKA OLDU"

-Topraksız tarımdan bahseder misiniz?
 
Topraksız tarım, daha doğrusu tarımın kendisi malum artık dünyanın problemi. Artan nüfus, dünyadaki global ısınmadan dolayı işte kuraklığın meydana gelmesi ve bu insanlar nasıl doyacaklar? Tarım sahaları hepsi fabrika oldu. Yetmiyor ve yeterli üretim yapamıyor bu nüfus miktarına. Onun için de topraksız tarım yapmak mümkün. Fakat buradaki bizim yapmak istediğimiz şey bu çocuklar gelecekler, burada eğitim alacaklar, bunlar ücret ödemeyecekler. Biz onlara öğreteceğiz. Hatta buraya bir pazar yeri koyacağız, bir tezgah koyacağız dışarıya. Yerimiz daha geniş aşağıda başka yerlerimiz de var yola yakın. Orada bunların ürettikleri marullar, sebzeler orada satılacak ve bu satışlarda da çocuklara ücret ödeyeceğiz. Biz ödeyeceğiz yani hem iş sahası açmış olacağız, hem eğitilecekler sonra gidip kendileri bir yerlerde sera kurarlar, bunları yaparlar diye müracaat ettik. Ama Belediye, "İstanbul'da sera kurulmasına kimseye izin vermiyoruz" dedi. Yahu biz burada eğitim yapacağız, biz bunu başka şey için yapmıyoruz ki satış yapacağız ama çocukların emeklerinin karşılığı ödensin diye yapacağız. Hayır işi. Bir otopark dedi ki yapalım şurada çünkü 2 tane okul var. Akşamüstü bir dağılıyorlar. Allah'ım yarabbim trafik duruyor, buraya ne cankurtaran gelebilir ne ama işte buralara izin veriyorlar okul kurmaya. Dedik bir de otopark kuralım bari. Hiç değilse vakfa bir gelir olur. İnsanlar gelir, arabalarını park ederler. Dolayısıyla trafiği tıkamazlar ama ona da izin alamadık. Yani vakfımız için neye müracaat etsek belediyeden izin almamız mümkün olmuyor maalesef.

"UMURSAMAMAK OLARAK ALGILIYORUZ"

-Sizce bu bir tesadüf mü bu kadar konuda izin alamamak? yoksa bilinçli yapılan bir şey olarak mı değerlendiriyorsunuz?

Vallahi ben bunu kimsenin bilinçli şekilde yapacağını zannetmiyorum, umursamamak olarak algılıyoruz. İşte belki dedik bunları anlatırsak dönem başkanına anlayış gösterir. O da talimat verir bu işler yapılır diye ümit ettik ama bir türlü 18.000 kişiyi aşıp bir randevu alıp da derdimizi anlatmaya gidemedik maalesef. İnşallah daha bekliyoruz. 

-Bir kafe yapmayı düşünüyorsunuz. Bizlere anlatır mısınız?
 
Kafe yapacağız ki burada gençlerimiz gelsinler daha ucuz bir şekilde ihtiyaçlarını gidersinler, sohbet etsinler. Biz de bu arada onlara hizmetlerimizi gösterip, hizmetlerimizi aşılayıp başka eğitimleri verme imkanı bulacağız. Herkes oturup telefonuyla işte bir şeyler yapmak çabası içerisinde. Halbuki el sanatları, ahşap, seramik, gibi nakış öğrenmek, hatta öyle bir de pazar açalım diyoruz. Yani bölgedeki hanım kızlara veya annelerine de. Bir pazar yeri açalım, bunların eğitimlerini verelim. Bu hanımlar, kızlar gelsinler, o yaptıkları işleri buralarda satsınlar. Çünkü bu bulunduğumuz Kemer Mahallesi, Bahçeköy çok trafiği çok güçlü olan bir yer. Bir kere Üçüncü köprüyle bağlantı yolu buradan geçiyor. Herkes buradan geçiyor. İkincisi, Türkiye'de ilk ve tek olan Arboretum var. Ağaç müzesi diyorum ben ona. Yabancılar da geliyor buraya ilgi çekiyor çünkü. İnsanlar evleniyorlar, gelip fotoğraf çekiyorlar güzel bir görüntü var burada. Dolayısıyla buraya gelen çok kişi var. Fakülte var ormanın kendi yapmış olduğu koşu sahası var. Piknik yerleri var bu yüzden hafta sonları insanlar buraya geliyor. Bu yüzden burada acayip bir trafik oluşuyor. Bütün büyük şehirlerde vardır böyle atraksiyon merkezleri. Bahçeköy böyle bir yer. Dolayısıyla o insanlara hafta sonu da burada satış yapılabilecek. O pazar yerini kurmak için bile sundurma yapalım dedik ona bile izin vermediler. Yok anlatamıyoruz bu dertleri, bu hizmetleri anlatamıyoruz. Belki onlar da haklıdır bu işleri suiistimal eden çok insan var. İmarı alıp başka bir iş yapıyorlar. 

"VAKIFIZ BİZ GÖKDELEN YAPMAYACAĞIZ"

Vakıfız biz, gökdelen yapmayacağız. Sundurma yapacağız. Gümüşdere'de, Zekeriyaköy'de pazar yeri kuruyorlar çarşamba günleri. O hanımları da ikna edebilsek buraya getirebilsek, aşağıda yerimiz var. O sundurmayı da yapabilsek oraya, onlar haftada bir gün gelseler buraya kursalar. Bahçeköy'ün pazarı buradaki mahalleye göre iki km ötede kuruluyor. Alışveriş yapıyorlar. Halbuki onları burayı kurdursak bu mahalle çok istifade edecek. Yani işte bu dertlerimiz. Anlatamadık.