Uzman Psikolog Tuğba Masalcı: Ruhumuz Yaralandığında Destek Almak Çok Doğal

"HEM ZİHİNSEL HEM DE BEDENSEL OLARAK BİR ALARM DURUMU"

Deprem gibi büyük afetler insan psikolojisini nasıl etkiliyor? Kısa ve uzun vadeli etkileri neler?

Deprem gibi büyük afetler insanların temel güvenlik duygusunu derinden sarsıyor çünkü bizim için dünya üzerinde yürüdüğümüz bir zemin ve burası güvenli olmalı. Depremde bu güvenlik algısı biz insanlar için kayboluyor. İnsan ilk aşamada bi şok yaşar, yani olayın gerçekliğini kavrayamaz, zaman ve mekan algısı bozulabilir. ardından yoğun korku panik çaresizlik gibi duygular gelir. Kısa vadede uykusuzluk, iştahsızlık sinirlilik gibi belirtiler normal ancak ancak uzun vadede etkiler kaybolmazsa bunlar tramvaya dönüşebilir. Özellikle travma sonra stres bozukluğu, depresyon ya da sürekli tetikte olma hali gelişebiliyor yani kişi hem zihinsel hem de bedensel olarak bir alarm durumda kalabiliyor. 

"TEPKİLER DOĞALDIR AMA ZAMANLA HAFİFLEMELİDİR"

Deprem sonrası yaşanan “normal” duygusal tepkiler nelerdir? İnsanlar hangi tepkilerde kendilerini endişelenmeli?

Deprem sonrasında ağlamak, korkmak, geleceğe dair endişe duymak tamamen normal. Herkes aynı şekilde de tepki vermez yani bazıları daha içine kapanabilir, bazıları sürekli konuşmak ister ama şunu bilmek önemli bu tepkiler zamanla azalmalı eğer haftalar geçmesine rağmen kişi hala kendini sürekli tetikte hissediyorsa, örneğin sürekli kabus görüyorsa hayatına devam edemiyorsa kendisini veya çevresini tehlikede görüyorsa o zaman mutlaka bir uzmana başvurmak gerekiyor yani özetle tepkiler doğaldır ama zamanla hafiflemelidir eğer hafiflemezse 6 ay içerisinde diyoruz dikkat etmek gerekir.

"ÇOCUK BİR BİREY OLARAK KABUL EDİLMELİ"

Çocuklar depremlerden nasıl etkileniyor? Aileler çocuklara nasıl yaklaşmalı?

“Deprem gibi olaylarda çocuklar bana bir şey olacak mı? annem babam yanımda mı? annem babama bir şey olacak mı?” gibi sorularla sürekli meşgul olurlar. Özellikle de çocuk soyut kavrama daha geçmemişse burası demek ki onun için güvende olunacak bir yer olarak algılamıyor çocuk. Ailelerin burada yapması gereken şey, çocukların duygularını küçümsememek ilk en önemli olan şey bu. “Korkacak bir şey yok” böyle bir cümle olmamalı.” Evet korktun bu çok normal, biz de korktuk ama bak ben buradayım baban burada biz birlikteyiz.” Bunu demek yani bu tür cümleler vermek güven verir. Ayrıca çocukların rutinleri, hani bir çocuğun rutini vardır ya yemek yeme saati, uyku saati, oyun oynama saati. Bunun devam etmesi çok önemli. Rutinler çocuklar için hayat normale dönüyor mesajı verir ve mutlaka çocukların sorularına yaşlarına uygun, doğru bilgilerle cevap vermek gerekir. Anne baba şunu anlatmalı “Bak deprem çantamız yanımızda, işte evimize baktık, bak güvende, bak evimizdeki eşyaları montaladık, hani bunlar sarsılmaycak, bu dökülebilicek yani kırılabilecek eşyalarımızı da kaldırıyoruz.” Çocuk bir birey olarak kabul edilmeli ve çocuğun yaşına göre uygun cevaplar verilmeli. 

"SÜREKLİ ZİHNİ O ANLA SAPLANIP KALMIŞTIR"

⁠Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) ile sıradan korku ya da üzüntü arasındaki farkı nasıl anlarız?

Travma sonrası stres bozukluğu, kişi de sadece üzgün ya da korkmuş değildir ama travma sonrası stres bozukluğu yaşayan kişi sanki olayı tekrar tekrar yaşıyormuş gibi hisseder. En ufak sarsıntıda, yüksek bir seste veya bir haber gördüğünde panik hali yaşar, gündelik hayatını sürdürememeye başlar, sosyal ilişkiler bozulur, iş ya da okul hayatı etkilenir, genellikle sosyal izolasyon gerçekleşir yani kişi kendini kapatır ama sıradan korku veya üzüntü zamanla azalır ve kişi günlük işlerini sürdürebilir ama travma sonrası stres bozukluğu yaşayan kişi de sanki zihni sürekli o anla saplanıp kalmıştır. Sürekli o anı tekrar eder. 

"RUH SAĞLIĞINA ZARAR VEREBİLİYOR"

⁠Depremi doğrudan yaşamayan ama haberler aracılığıyla sürekli takip eden bireylerde de travma oluşabilir mi?

Biz buna psikolojide, İkincil Travmatizasyon diyoruz. Özellikle sürekli felaket, görüntüleri izlemek, haberlerden sosyal medyadan yoğun şekilde bilgi almak, bireyde aynı travma tepkilerini yaratabiliyor. Bazen kişi depremi bizzat yaşamasa bile uyuyamıyor, sürekli kötü bir şey olacakmış gibi hissediyor, o yüzden hem kendimiz hem de çocuklarımız için haber maruziyetini sınırlamak çok önemli. Bilgi almak elbette önemli ama bir noktadan sonra, fazla bilgi ruh sağlığına zarar verebiliyor. Biz hep şunu söyleriz, normal seviye de kaygı iyidir, bazen normal seviye de depresif hissedebiliriz, normal seviye de panik yaşayabiliriz, tetiklenebiliriz, kalbimiz atabilir, üzüntü yaşayabiliriz ama bu bir tık bile üste çıkmaya başladığında bir şey normalden fazla hale gelmeye başladığında, bu ruh sağlığına zarar verebiliyor. 

"PSİKOLOJİK İLK YARDIM RUHSAL YARALARA İLK MÜDAHALEDİR"

Deprem sonrası psikolojik ilk yardım nedir? Kimlere, nasıl uygulanmalıdır?

Psikolojik ilk yardım, adından da anlaşılacağı gibi aslında ruhsal yaralara ilk müdahaledir. Burada amaç hiçbir zaman terapi değildir. burada amaç kişiye “Sen yalnız değilsin, güvendesin ve duyguların normal” mesajını vermektir. Bu herkes için geçerlidir. Depremi yaşayanlar, kurtarma ekipleri hatta gönüllüler bile, psikolojik desteğe ihtiyaç duyabilirler. Özellikle sadece dinlemek, destek olmak ihtiyaç duyduklarında yardım kaynaklarına yönlendirmek çok kıymetlidir. İyileşme bazen küçük temasta başlar, yani orada psikolojik ilk yardım terapi yapayım değil de, “Ben burdayım ben senin yaşadığını anlayamam ya da yaşadığını yaşamadım belki ne hissettiğini  tam olarak bilemem anlamam değil de tam olarak bilemem ama anlamak için elimden geleni yapmak için buradayım” o yüzden o anda o kişiye ağlaması dakikalar sürse bile izin vermeliyiz. Anlatması saatler sürse bile izin vermeliyiz. Tek ilk yardımımız bu. 

"BASİT BİR TEKNİK BİLE KRİZİ HAFİFLETEBİLİR"

Kaygı bozukluğu, panik atak gibi durumlar depremden sonra artabiliyor mu? Bu durumlarda ne yapmak gerekir?

Özellikle kaygıya yatkın bireylerde, ya da daha önce panik atak yaşamış kişilerde bu durumlar şiddetlenebiliyor. Örneğin aniden kalp çarpıntısı, nefes darlığı, sanki her an tekrar deprem oluyormuş gibi hissetmek, böyle bir yumruk gibi ama sanki nefes almayı engelliyormuş gibi panik belirtileri olabiliyor. Bu durumda biz nefes egzersizleri çok öneriyoruz yani 4 saniye burnundan nefes al 6 saniye de ağzından ver gibi basit bir teknik bile krizi hafifletebilir ancak atak sıklaşıyorsa mutlaka o noktada bilişsel davranışçı terapisti bir uzmandan destek alınmalı çünkü kendi kendine geçmesi beklenirse bu durum kronikleşebilir.

"İNSANLAR SOSYAL VARLIKLARDIR"

⁠Deprem sonrası toplumda dayanışma ve kolektif iyileşmenin önemi nedir? Bu süreç nasıl desteklenebilir?

İnsanlar sosyal varlıklardır. Travmayı birlikte atlatmak, yalnız olmadığımızı görmek iyileşme sürecini çok hızlandırır. Birlikte yemek yapmak, hikayeler paylaşmak, küçük yardımlarda bulunmak bile ruhsal dayanımımızı arttırır. Bu yüzden afet sonrası toplum temeli destekler, örneğin grup etkinlikleri, ortak anma törenleri, dayanışma kampanyaları, birlikte hareket etmek, birlikte bir şeyleri paylaşmak, bunlar bizim için çok önemli. 

"YAS BİR YOLCULUKTUR ZAMAN VERİRSEK DESTEKLERSEK İLERLER"

Yakınını kaybeden bireyler için yas süreci nasıl ilerler? Onlara nasıl destek olunabilir?

Depremde özellikle yakınını kaybeden bireylerde, herkes için farklı yaşanan doğal bir süreç ama bu deprem sonrasında kaybeden bireyler daha çok duygularını açma eyleminde oluyor. Tabii ki de kimisi içine kapanır ama önemli olan burada yas tutan kişiye işte “Daha çabuk atlatmalısın, bak diğerleri en azından hani sağlam bak işte birilerini kurtarabildik, bak en azından seni kurtarabildik, sen daha çok kendine gelmelisin, hayata tutunmalısın” gibi baskılar yapmamak onları dinlemek yanlarında olmak onlar için yas sürecini atlatmak çok daha uzun sürüyor çünkü biz bunu Hatay Depremi’nde yani Maraş Depremi’nde gördük. Kişiler orada maruz kalıyor yaşadıkları tüm duruma, o evler hala yıkılmış şekilde, konyetnerlerde yaşıyorlar bir süre barınacak yer bulamadılar. Hani o durum içinde yaşamış olan kişiye “sen daha çabuk atlatmalısın” şeklinde bir baskı ya da yaklaşma hiç olmaması gereken bir şey. Zaman vermek, belki yaratabiliyorsak güvenli bir alan yaratmak. Yas bir yolculuktur zaman verirsek desteklersek ilerler açıkçası. 

“BÜYÜK OLAYLARDAN SONRA KÜÇÜK ZAFERLER BÜYÜK DEĞİŞİMLER YARATIR”

Depremi bireysel olarak yaşamış kişilerin günlük hayatlarına dönebilmesi için neler yapması önemlidir?

En önemli şey, küçük adımlarla hayatı normalize etmeye çalışmak, bakın küçük adımlar diyorum. Sabahları yataktan kalkmak, küçük bir kahvaltı hazırlamak, belki 10 dakika kısa bir yürüyüş yapmak, hatta çoğu kişiler markete bile gidemiyor markete gitmek, çünkü büyük olaylardan sonra küçük zaferler büyük değişimler yaratır. Sosyal destek çok önemli, sevdiğimiz insanlarla vakit geçirmek. Biz depresyondaki insanlara Bilişsel Davranışçı Terapi’de bir çizelge veririz ve sabah kalktığı andan itibaren akşam yatana kadar bu çizelgeyi doldurmasını isteriz. Burada amacımız ne? kişiye “sen bir şeyler yapabiliyorsun, bak işte bulaşık yıkıyorsun, tuvalete gidiyorsun, duş alıyorsun, makineye çamaşır atıyorsun bak aslında bir şeyler yapabiliyorsun” bunları bile not almasını isteriz. Amacımız şu, küçük zaferler elde edip büyük değişimler görmek. Reprem yaşayan kişilerde de bu direkt o kişi de bir işe başlaması, okula devam etmesi, hayata devam etmesi değil, sabah yataktan kalkmak, markete gitmemişse hiç o hafta ve o ay içerisinde bir markete gitmek gerekirse beraber hadi gel 10 dakika bir yürüyüş yapmak, sohbet etmek kahve içmediyse ve kahveyi seven biriyse o kahveyi içmesini sağlamak, tamamen istediğimiz şey bu.

"YOĞUN BİR DUYGUSAL YÜK"

⁠Ruh sağlığı profesyonellerinin afet sonrası bölgelerdeki çalışmaları nasıl ilerliyor? Karşılaştıkları temel zorluklar neler?

Afet bölgelerinde çalışmak, çok yoğun duygusal bir yük gerektiriyor. Hem kendi duygularınızı yönetmek zorundasınız, hem de oradaki insanların acısına destek olmak zorundasınız ve bu kolay değil. bazen barınma, ulaşım, güvenlik gibi temel ihtiyaçlar bile karşılanmadığı için çalışmalar zorlanabiliyor ama buna rağmen ben Hatay Depremi’nde bir psikolog olarak şunu gördüm psikolojik ilk yardım bireysel görüşmeler ve grup destek çalışmalarıyla birçok kişiye ulaşabiliyoruz. Ankara'da yaşamama rağmen, direkt bu depremi yaşayan kişilere ücretsiz terapi yapıyorum şeklinde bir şey yayınladım ve çok kişi gerçekten aldım burada amacımız ne? kişiye tamam hiçbir zaman terapi yapmak değil bir ilk yardım, Ruh sağlığı profesyonelleri de orada bazen gerçekten  insan olduğunu unutmadığı için aslında çok zorlanabiliyor çünkü çok yoğun duygusal bir yük. O yüzden profesyonelliğini ne kadar yapabiliyor? onu orada yaşayanlar anlatsa bence daha güzel olacak.

“ACIDAN BESLENEN BİR ÜLKE MİYİZ?”

Medya ve sosyal medyanın deprem sonrası psikoloji üzerindeki etkileri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Medya çok güçlü bir araç. Doğru kullandığında bilgilendirir, bazen umut bile verebilir ama sürekli felaket haberlerine yıkım görüntülerine maruz kalmak insanların kaygısını arttırıyor. Bu yüzden hem medya kuruluşlarının hem de sosyal medya kullanıcılarının daha duyarlı olması çok önemli yani tabii ki de ben o durumda umut veren hikayeleri paylaşalım demiyorum ama biz bazen şunu da düşünüyorum acaba gerçekten acıdan beslenen bir ülke miyiz? gerçekten acıyı bu kadar seviyor muyuz? dizilere de bakıyorum Türk dizilerine hep bir acı hep bir yıkım, hep bir mutsuzluk aslında. Acıdan beslenen bir ülke olduğumuzu da şuradan düşünüyorum, bir yıkım var arkada inanılmaz bir müzik  evet unutmayalım, yani ben unutalım demiyorum, bu yanlış anlaşılmasın, tabii ki de unutmayalım bunu en çok isteyenlerden biri benim ama sürekli bir arkada acıtasyonu daha da arttırıcak bir müzik daha da yoğun bir duyguyu oluşturacak ki orada kayıpları olan insanlar var ve bunu görmek çok daha fazla tramvanın tetiklenmesine sebep oluyor. Dayanışmayı görünür kılmak çok daha iyileştirici olur. O yüzden daha çok dayanışmayı görünür kılmak üzerinde bir paylaşımlar olursa çok daha umut verici olacağını düşünüyorum açıkçası.

“RUHUMUZ YARALANDIĞINDA DA DESTEK ALMAK ÇOK DOĞAL”

Depremden etkilenen bireylerin psikolojik destek almakta çekinmemesi için topluma ne mesaj vermek istersiniz?

Bizim ülkemizde yardım istemek, zayıflık olarak görülüyor. Halbuki yardım istemek “ben bir yola kadar geldim ve ben bu yolu devam etmek istiyorum bu yüzden sen benim elimi tutar mısın?” demek aslında bir güç göstergesidir yani “ben o yolu bitirmek istiyorum ya benim elimden tut ve biz o yolu bitirelim.” nasıl ki bir fiziksel yaralanmada bir doktora gidiyoruz dimi? işte ruhumuz yaralandığında da destek almak çok doğal bu bir güç göstergesidir bu “ben hayata devam etmek istiyorum, ben bireysel olarak güçlü olmak istiyorum” mesajıdır aslında kendimize. Travmalar kendiliğinden geçmez. Destekle çok daha sağlıklı ve hızlı iyileşebilirsiniz. Kimse ama hiç kimse bu süreçte yalnız olmak zorunda değil. Bu yüzden lütfen yardım isteyin.

 ⁠Son olarak, bu süreçte ruh sağlığımızı korumak için herkesin günlük hayatında uygulayabileceği 3 basit öneri verebilir misiniz?

Birincisi bedene iyi bakmak, yeterince uyumak, düzenli beslenmek ve hareket etmek. Biz terapide ilk başta ne olursa olsun, en az 30 dakika yürüyüş veriyoruz. Neden biliyor musunuz? gün içerisinde okuduğunuz haberlerden, yaşadığınız durumlardan, telefon konuşması, iş görüşmeleri işle ilgili her şeyi düşünün. Kaslarınız sıkışıyor. Bakın ellerinizi sıktığınızda bile elleriniz kıpkırmızı ama 30 dakikalık bir yürüyüş kasların açılmasına sebep oluyor. Kaslar sıkışıkken bir problem yaşadığınızı düşünün, o problemi 10 birim yaşarsınız, yani 10 birim şiddetinde hissedersiniz ancak kasların bir de rahatlamış olduğunu düşünün o problem size belki 7 belki 6 birim gelir ve daha çabuk çözebilirsiniz bu yüzden bedenimize iyi bakacağız. İkincisi sevdiğimiz insanlarla iletişimde kalmak, yani sosyal destek ağı oluşturmak eğer kendi kabuğumuza çekilirsek insanlardan uzaklaşmaya başlarız ve sürekli olarak beynimizde tekrar eden otomatik düşünceler içerisinde boğuluruz. Üçüncüsü kendimize şefkat göstermek bu duyguların zamanla geçecek olacağını kendimize hatırlatarak, kendimize sabırla yaklaşmak, kendimize şefkat göstermek, duygularımızı anlamaya çalışmak bizim için çok önemli.

ÖZEL HABER: KÜBRA KETEN