Uzun süredir Meclis kürsüsüne çıkmayan, grup toplantılarına katılmayan ve kamuoyuna anlamlı bir mesaj vermeyen Devlet Bahçeli, artık Türk siyasetine yön verebilecek isimlerden biri olmaktan çok uzakta.
Bir dönem Türk siyasetinde denge unsuru olma iddiasıyla hareket eden Bahçeli, bugün gelinen noktada, kendi sözleriyle bile kendisini tekzip eden, dün söylediklerini ertesi gün inkâr edebilen bir siyasetçi imajına bürünmüşse, bu bir siyasi çizgi değil, bir istikrarsızlık halidir.
Aylardır milletvekilleriyle, teşkilatla ya da kamuoyuyla doğrudan bir temas kurmayan bir siyasi lider, hâlâ ülke siyaseti üzerinde belirleyici bir rol oynamaya devam ediyorsa, burada demokratik temsilin sağlığı ciddi biçimde sorgulanmalıdır.
Bugün söylediklerinin yarın tam tersini savunabilen, dün yerden yere vurduğu isimlerle bugün kol kola yürüyebilen bir liderin, artık ciddiyeti sorgulanmalıdır.
Bu bir hakaret değil; siyasi bir tespit. Bir milletin geleceğini, böyle bir zikzak siyasetle şekillendirmeye çalışmak, toplumsal hafızaya hakarettir.
Bu ülkenin siyasetinde yer alan herkes, belli bir zihinsel berraklık, bir strateji, bir ilke çerçevesinde konuşmalı. Ancak Bahçeli'nin siyaseti artık ne ilkeli, ne öngörülebilir, ne de sağduyulu. Aksine, her geçen gün daha da kopuk.
Türk siyaseti, artık akılcı, tutarlı ve halkla bağ kurabilen kadrolar tarafından yönlendirilmeli. Bahçeli'nin temsil ettiği tarzın artık bu ihtiyaçlara yanıt vermediğini ve daha fazla problem ürettiğini düşünüyorum.
Mesele sadece bir siyasi figürün yaş alması ya da sağlığıyla ilgili spekülasyonlar değil. Mesele, bu figürün hâlâ bir partiyi ve dolaylı olarak ülke siyasetini yönlendiriyor olması. Bu durum sürdürülebilir değildir. Türkiye'nin sorunları ciddi; çözüm için de ciddi, tutarlı ve sağduyulu bir siyasete ihtiyaç var.
Sayın Bahçeli’ye düşen, artık bu ülkeye vereceği en büyük hizmetin, onurlu bir şekilde kenara çekilmek olduğunu görmesidir.