İbrahim Kahveci: Faiz indirimleri enflasyondaki düşüşü zorluyor
ÖZEL HABER/ KEVSER KARADUMAN
Türkiye ekonomisindeki dalgalanmalar, enflasyon tartışmaları ve gelir adaletsizliği ekonomi gündeminin en çok konuşulan başlıkları arasında yer alıyor. TÜİK'in ekim ayı enflasyonunu açıklamasının ardından SÖZ Haber Muhabiri Kevser Karaduman'a değerlendirmelerde bulunan Gazeteci İbrahim Kahveci, "Merkez Bankası erken faiz indirimleri yapmaya başladı. Bu enflasyondaki düşüşü zorluyor. Önümüzdeki dönemde Merkez Bankası faiz indirimini keserse enflasyon düşmeye devam eder." ifadelerini kullandı.
"TÜİK VERİLERİNİN SORGULANMASI GEREKİYOR"TÜİK verilerinin uzun süredir sorgulanması gerektiğini vurgulayan Kahveci, İTO ve Türk-İş verileriyle yaptığı karşılaştırmaların ciddi farklar ortaya koyduğunu söyledi.
Enflasyon ölçümündeki bu sapmanın maaşlarda yüzde 35’e varan bir kayba yol açtığını savunan Kahveci şu ifadelere yer verdi:
"Ben enflasyonda alternatif fiyat ölçümü olarak İstanbul Ticaret Odası'nın (İTO) fiyatlarını alıyorum genel enflasyon olarak. Gıda fiyatlarındaki fiyat karşılaştırmasını ise TÜİK'in gıda fiyatı, İstanbul Ticaret Odası'nın gıda fiyatı ve Türk-İŞ'in açlık sınırı diye açıkladığı gıda fiyatlarını baz alıyorum. Nasıl ki TÜİK'in de düşüklük yönünde bir sorgulama var ise ENAG'ınkin de ise yükseklik konusunda bir sorgulama var. İstanbul Ticaret Odası'nın genel fiyat endeksi olsun, TÜİK'in gıdası, İTO'nun gıdası, Türk-İŞ'in gıdası... Baktığımız zaman şöyle bir şey görüyoruz; özellikle 2022 yılının Nisan ayından bu yana, TÜİK'in açıkladığı verilerin sorgulamaya ihtiyacı oluyor. Sadece fiyat ölçümlerinde sorgulamaya ihtiyacı olmuyor. Mesela kamu gelirlerini enflasyondan arındırıyoruz. Bir bakıyoruz ki 2022 ortasından bu yana kamu gelirlerindeki artış oranı çok hızlı. Niye? Ya kamu aşırı vergi alıyor, evet kamu gelir vergi alışını artırdı ama enflasyondan arındırılmış veriler gördüğümüz zaman orada bir enflasyon ölçüm sorunu olduğunu da anlıyoruz. Kesinlikle her türlü çapraz sorgulama Türkiye İstatistik Kurumu'nun açıklamış olduğu fiyat endeksli verilerinde, enflasyon verilerinde ciddi bir şüphe uyandırdığı gerçek. 'İTO ile TÜİK'in arasındaki ölçüm farkı ne?' derseniz, ben yaklaşık olarak bu rakamı yüzde 35 olarak görüyorum. Bir yıla bakmayacağız çünkü 2022 yılından beri başlayan bir ölçüm farkı var. Bunun toplamı yüzde 35 fark oldu. Şöyle düşünün, bugün aşağı yukarı 50 bin lira ücret alan birisi için, yaklaşık olarak bu ücretinin 50 bin lira değil de yüzde 35 daha artırılması gerektiğini, yani 67 bin 500 lira olması gerektiğini, 67 bin 500 lira yerine 50 bin lira aldığını düşünüyoruz. Bunu bütün ücretlerde düşünün. 20 bin lira alan bir emekliyi düşünün. 20 bin lira yerine aşağı yukarı 27 bin lira alması gerekirken 20 bin lira alıyor. 7 bin lirası hiç edilmiş. Memuru da aynı şekilde düşünebilirsiniz. Bütün ücretlerde, enflasyona endeksli verilen ücretlerde yüzde 35'lik bir kırpıntı olduğunu söyleyebilirim."
"FAİZ İNİDİRİMLERİ ENFLASYONDAKİ DÜŞÜŞÜ ZORLUYOR"Bakan Şimşek'in verilerin açıklanmasının ardından "Yıllık enflasyon Ekim ayında sınırlı da olsa geriledi" açıklamasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kahveci, "Enflasyonu siz de düşürürsünüz. Enflasyonu düşürmek mesele değil. Mesele maliyeti ne olacak? Enflasyonu herkes düşürür. Kemeri sıkarsınız, faizi yüzde 100'e çıkarırsınız, parasal harcamayı kesersiniz, enflasyonu düşürürsünüz. Mesele maliyet. Ama bu dediğimi yaparsanız ne olur? Kısa sürede 5-6 milyon kişi işini kaybeder. Şirketler iflas eder. Zayıf şirketlerden başlamak üzere, iflaslar patır patır gelir. İşten çıkarmalar gelir. Örneğin, 2018-2019 Berat Albayrak. Enflasyonu düşürdü mü düşürdü. Peki maliyeti ne oldu? 2 milyon civarında kişi işini kaybetti. Şu anda neyi var? Mehmet Şimşek'in uyguladığı pasif politika diyorum buna. Bu pasif politikada ne var? Şu ana kadar yaklaşık 400 bin kişi işini kaybetti, fazla değil. Hala ekonomide aktivite var, hala tüketim üzerinden gelen bir canlılık var. Enflasyon düşer mi? Bu mevcut politikaya baktığımız zaman, bir kere Merkez Bankası erken faiz indirimleri yapmaya başladı tekrar veya erken karar almaya başladı. Bu enflasyondaki düşüşü zorluyor. Önümüzdeki dönemde Merkez Bankası faiz indirimini keser, durdurur, indirmez. Enflasyon düşmeye devam eder o zaman." dedi.
"TÜRKİYE GELİRİ ARTMADAN FİYATI ARTAN BİR ÜLKE OLDU"Türkiye'de enflasyondan daha ziyade ana sorunun pahalılık olduğunu beliten Kahveci, "Pahalılık şöyle bir şey; bundan yaklaşık 3-4 yıl önce, 2021-2022'lerde Türk-İŞ diyor ki bir ay, dört kişilik bir aile gıda harcaması için 300 dolara satın alıyormuş. Şimdi aynı gıda harcaması, yaklaşık 28 bin 400 liraydı son rakam sanırım, o da 680 dolar yapıyor. Sadece gıda harcaması değil, herhangi bir ürün düşünün, bir bardak çay düşünün veya bir başka ürün düşünün, işte domates düşünün, peynir düşünün veya ekmek düşünün, et düşünün, fark etmez veya hepsinin ortalaması işte. 300 dolara satın aldığımız ürünler şu anda 680 dolar. İşte pahalılık bu. Enflasyon dursa bile, yani Türk lirası bazında enflasyon durdu, sıfır. Ürünler 680 dolar. Ne yapacaksınız bu pahalılığı? Bunu nasıl çözeceksiniz? Türkiye'de enflasyon sorunundan daha ziyade şu anda pahalılık sorunu var. Pahalılık sorununu nerede görüyoruz mesela? Düşen haberlere baktığınız zaman Yunanistan'ın Dedeağaç bölgesi Türklerin çok yoğun olduğu bir yer. 'Dedeağaç'a Türkiye'den insanlar alışverişe gidiyor' diye haberler görüyoruz son dönemde sıkça. Birkaç yıldır ne duyuyoruz? Türkiye'den Yunan adalarına gidiyor insanlar. Yunan adalarına gidip tatil yapıyorlar. Çok ucuz diyorlar. Türkiye'nin Kuşadası, Bodrum, Marmaris ilçelerinin yarı yarı fiyatına Yunanistan'da adada tatil yapabiliyorsunuz diyorlar. İşte pahalılık bu demek. Benim kişi başına gelirim 17 bin dolar. Yunanistan'ın 25 bin dolar seviyesinde olması lazım yanlış hatırlamıyorsam. Fakat Yunanistan benden ucuz. Benim kişi başıma gelirim 17 bin dolar. Almanya'nınki 50 bin dolar. Almanya'da yemek yemek, o yemeğe ödediğiniz Euro'yu TL'ye çevirin, Türkiye'den daha ucuz. Türkiye'den daha ucuz yemek yiyorsunuz Almanya'da veya İngiltere'de veya Fransa'da. Türkiye çok pahalı bir ülke oldu. Geliri artmadan fiyatı artan bir ülke. Onun için kamuoyunda hep enflasyon konuşuluyor. Türkiye'de enflasyondan daha ziyade pahalılık sorunu var. Görece çok pahalı oldu." ifadelerini kullandı.
"2014 SONRASI TÜRKİYE'DE GELİR DAĞILIMI BOZULDU"Kahveci, zenginlerin daha da zenginleştiğini, dar gelirli kesimin ise giderek yoksullaştığını ifade etti ve "Sokağa çıkıyorsunuz. Orta sınıf geliri olan yerlere veya daha alt geliri olan bölgelere çıkıyorsunuz. Mahalle arasında lokanta var diyelim. Adana kebap, Urfa kebap falan yapıyor. Kaç liraya satıyor
bunu? 400-500 liraya satıyor. Bir bakıyorsunuz ki buralarda müşteri yok ve bu esnaf dükkan kapatıyor, müşteri olmadığı için. Bir bakıyorsunuz kebabın 3500 lira, 4000 lira, 5000 lira olduğu yerde adam başı hesabın 10-15 bin lira geldiği bir mekanda, bakıyorsun yer yok. Türkiye'nin asıl sorunu bu. Pahalı olan yerlerde yer yok, kuyruk var. Ucuz olan yerde müşteri yok. Çünkü orada alım gücü de yok. Türkiye gelir dağılımını bozduğu için, 2014 sonrası ve özellikle 2021 sonrası aşırı bozulma olduğu için. Bir başka örnek verdim ben yakın zamanda, Türkiye'de inanılmaz araba satışı var, ithalatı var, araba satışı var ve ithal ettiğimiz arabalar giderek daha lüks arabalar oluyor. Yani biz bundan 5 yıl önce 500 bin arabaya 10 milyar dolar ödüyormuşuz. Şimdi araba sayısı yüzde 50 artmış ama ithalat faturası yüzde 100 artmış. Demek ki daha lüks araba alınıyor, daha üst sınıf arabalar alınıyor. Niye? Zenginimiz acayip zenginleşti. Fakirimiz de acayip fakirleşti. Nüfusun büyük bir kısmı fakir olduğu için genel topluma fakirlik yansıyor. Fakat yüksek fiyat ödeyen o şımarık zengin kesim, ülkede fiyatları uçurdu, pahalılığı getirdi. Mehmet Şimşek oraya bir vergi de getirmedi, bir şey de getirmedi. Getirmek istedi de Saray'dan döndü. Böyle bir çıkmaza girdi Türkiye. Gelirimiz düşük, fiyatlarımız yüksek. TL bazında artan fiyatlara bakmayın, kanmayın. Asıl dolar bazında artan fiyatlara bakın. Doları Amerika basıyor, Amerika'nın parası. Son 4 yılda dolar bazındaki enflasyon Amerika'da bu kadar olmadı. Türkiye'de dolar bazında fiyatlar yüzde 125 gibi muazzam bir artış gösterdi. Dolar bazında bir ev fiyatına bakıyorsunuz. 500 bin dolardı şimdi 1 milyon doları geçmiş. Yüzde 100 dolar bazında 2 kattan fazla artan ev fiyatları, gayrimenkul fiyatları veya ürün fiyatları. Böyle bir ülke olduk." dedi.
"MERKEZ BANKASI'NIN KARARLARI ARTIK PİYASAYI ETKİLEMİYOR""Merkez Bankası'nı ciddiye almayın, ne yaptığını bilmiyor." eleştirisiyle dikkat çeken Kahveci, "Piyasa indirim bekliyormuş, geçen ayda öyle söylediler. Ben geçen ay sakın indirmeyin dedim, indirdiler. Şimdi piyasa yine 100 puan bekliyormuş. Mevcut enflasyon yüzde 32,87 beklenen enflasyonda sanırım 12 ay sonrası için sanırım yüzde 22'lerde. İkisinin ortalaması yüzde 26-27 yapar. İki yıllık tahvil yüzde 40. Yani bu piyasa faizi size diyor ki, şu anki enflasyonla 12 ay sonra gerçekleşecek olan enflasyonu, yüzde 80 civarı bekliyor piyasa. Biz ne diyoruz? Yüzde 33 şu anda gerçekleşen enflasyon, 22'de gelecek yılın dediğiniz zaman 55 yapar. Piyasa hayır diyor. Piyasa hiç buna inanmıyor. Piyasanın faiz indirmediği yerde Merkez Bankası'nın faiz indirmesi Merkez Bankası'nı dandikleştirir. Bunu daha önce ifade ettim. hayır diyor. Piyasa hiç buna inanmıyor. Piyasanın faiz indirmediği yerde Merkez Bankası'nın faiz indirmesi Merkez Bankası'nı dandikleştirir. Bunu daha önce ifade ettim. Şu anda Merkez Bankası'nın faizi, dandik faiz oldu. İşlevi yok. Merkez Bankası için en acı olan, vermiş olduğu kararların piyasayı etkilememesidir. Şu anda Merkez Bankası'nın kararları piyasayı etkilememeye başladı. Merkez Bankası önümüzdeki ay faiz indirirse ne olur, indirmese ne olur? İndirmezse piyasaya en azından 'ben biraz akıllanmaya başladım' mesajı verirse, piyasayı olumlu etkiler. İndirirse siyasi sahiplerle hareket ettiği imajı yine oluşur ve piyasayı karıştırmaya devam eder. Olumlu etkisi değil, tersine olumsuz etkisi olur." açıklamasında bulundu.
"MEHMET ŞİMŞEK'İN KARAR ALIP EKONOMİYİ ETKİLEYECEĞİ ALANLAR SINIRLANDI"Türkiye’de ekonomi yönetiminin görünürde Bakan Şimşek’in elinde olduğunu ancak karar alma alanının ciddi şekilde sınırlandığını söyleyen Kahveci şu ifadelere yer verdi:
"Türkiye'nin görüntüde bir ekonomi yönetimi var, Mehmet Şimşek. Peki Mehmet Şimşek özgür kararlar alıp uygulayabiliyor mu? Cümle aralarında buna baktığımız zaman Mehmet Şimşek, bu tür siyasi operasyonlardan çok şikayet ediyor. Diyor ki bunlar piyasayı geriyor. Nitekim az önce söyledim. 40'ın altına düşmüştü tahvil faizleri. Bugünkü yargının siyasileşmesiyle beraber yine 40'ın üzerine çıktı. Yine Merkez Bankası'nı zora soktu. Bu tür kararları Mehmet Şimşek mi alıyor, başka yerler mi? Mehmet Şimşek'in kararlar alıp da ekonomiyi etkileyebileceği alan sınırlandı. Mehmet Şimşek bakanlığa ilk geldiği zaman söylediklerini yapamadı. Demek ki saraydan döndü. Ekonomi alanı dışında yargı üzerinden yürüyen bir siyasal operasyon var. Bunun maliyetleri var. Bu operasyonları Mehmet Şimşek yapmıyor ama bu maliyetleri Mehmet Şimşek karşılıyor. Yapabileceği ne var? Bugün Türkiye'ye bırakın Mehmet Şimşek'i, Nobel'li iktisatçı getirin, dünyanın en meşhur iktisatçılarından birisi olan Stiglitz gelse Türkiye'de bir şey yapamaz. Bu atmosferde neyi başaracak? Ekonomi yönetiminin irade beyanlarının çoğunun gerçekleşmediğini görüyoruz. Bizim bakmamız gereken yer orası. Niye gerçekleşmiyor? Demek ki daha üst irade diyor ki 'dur'. Yapma onu, etme onu ve o zaman ekonomi yönetiminde bağımsız karar alamadığı için böyle bocalıyor. Zaten bunu piyasalar görüyor ve buna göre fiyatlandırma yapıyor. Ben sürekli söylüyorum, Türkiye'nin mevcut yönetim tarzı aslında ekonomimizin önündeki en büyük risklerden birisi. Demokratik bir yönetim tarzı, güçlerin ayrıldığı bir yönetim tarzı olsa ülkede ekonomik riskler o kadar yüksek olmazdı. Mevcut yönetim tarzımız zaten başlı başına bir ekonomik risk oluşturuyor. Bunu Mehmet Şişek mi oluşturdu? Hayır. Ne yapabilecek? Yapabileceği bir şey yok. Türkiye tarihi treni 2023'te kaçırdı. Siyasi olarak söylemiyorum, Türkiye'nin 2023'te tarihi bir ekonomi kadrosu vardı muhalefette. Şimdi o da dağıldı, o tren de kaçtı. Hep beraber fatura ödemeye devam edeceğiz."
"GELİR DAĞILIMININ BOZULMASI TOPLUMLARIN AKILLARINI DA BOZUYOR"Kahveci, gelir dağılımındaki bozulmanın sadece ekonomik değil, toplumsal ve zihinsel dengeleri de altüst ettiğini belirterek, "Siyaset ve ekonominin iç içe geçmiş kavramlar olduğunu ve birbirinden sürekli etkilendiklerini vurgulayan Kahveci, "Dünyada gelir dağılımının bozulduğu dönemlerde insanların aklı da gidiyor, toplumların aklı da gidiyor. Mesela Birinci Dünya Savaşı sonrası 1929 ekonomik buhranı özellikle, Avrupa'da radikal partileri iktidara taşıdı ve diktatörler geldi. Şimdi dünyada tekrar gelir dağılımı çok bozuldu. Aşırı bozuk bir gelir dağılımı durumumuz var ve dünyaya bakıyoruz, bu sefer otokratik iktidarlar geliyor. Brezilya daha yeni bunu devirdi, Bolsonaro böyle bir liderdi. Macistan'da Orban, Polonya kısmen bunu değiştirmeyi başarabildi ama çok mücadele etti. İsrail'de Netanyahu benzer bir lider ve devam ediyor. Keza Amerika, şu anda tam da bahsettiğim tabiri caizse delilliğe varan bir lideri söz konusu. Yani normal akıllının seçeceği bir lider miydi Trump? İngiltere'de Boris Johnson böyle bir şey yaşadı. Bu gelir dağılımı bozukluğu insanların ve toplumların akıllarını da bozuyor. Onun için akıl dışı kararlar alabiliyor toplumlarda, bireysel olduğu gibi toplumsal olarak da böyle kararlar alabiliyorlar. Dünyaya baktığımız zaman bu sefer alternatifine, yani buna çözüm üretebilecek bir muhalefet yapısı, mesela bu tür liderlikleri sağ olarak değerlendirirsek, solda bir çözüm var mı? Böyle bir çözüm de yok. Şu anda dünyada da, Türkiye'de de sağında da sorun var, solunda da sorun var. Kimse çözemiyor bunu. Aslında sorunlar basit ama insanlar değişime kapalı oldukları için o değişimler zor geliyor insanlara, alışmışlar. Mesela Türkiye'nin solunda şu anda bir sorun var. Yine kamulaştırma, 1929 buhranı nasıl çözdüldüyse, aynı ölçüde bir daha uygulayalım diyorlar. Onun devri bitti, onun devri geçti. Şimdi başka çözümler bulmak lazım. O çözümler de gelmiyor, önerilmiyor topluma. Böyle bir çıkmaz içerisindeyiz. Dünyanın da nereye gideceğini bilmiyorum, Türkiye'nin de nereye gideceğini bilmiyorum ama hem maddi olarak, hem paylaşımsal olarak, psikolojik olarak, sosyolojik olarak iyiye gitmediğimizi söyleyebilirim." değerlendirmesinde bulundu.