AK Parti Terörsüz Türkiye raporunu Meclis’e sundu
AK Parti Terörsüz Türkiye raporunu Meclis’e sundu
AK Parti tarafından Terörsüz Türkiye süreci kapsamında hazırlanan 60 sayfalık rapor, Türkiye Büyük millet Meclisi Genel Sekreterliği'ne sunuldu.
NTV'de yer alan habere göre rapor toplam 15 başlıktan oluşurken söz konusu raporda "umut hakkı" ile ilgili herhangi bir ibare yer almıyor. Öte yandan 53 sayfa olarak planlanan raporun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talepleriyle 60 sayfaya ulaştığı belirtildi.

“ÇOK YOĞUN BİR ÇALIŞMAYLA DEĞERLENDİRMEMİZİ YAPTIK”
Raporun AK Parti Grubu'nun komisyondaki üyelerinin katkıları, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın onayıyla hazırlandığını söyleyen AK Parti Grup Başkanvekili Abdulhamit Gül, “15 başlıkta raporumuzu sunduk, 60 sayfalık bir rapor. Çok yoğun bir çalışmayla tüm komisyon üyesi arkadaşlarımız, partideki yetkili, ilgili kurullarımızla birlikte değerlendirmemizi yaptık” dedi.
RAPORDAN ÖNE ÇIKAN SATIR BAŞLARI ŞUNLAR:
-Terör örgütünün silah bırakmasının, kendisini tasfiye ettiğinin, varlığının sona erdirilmesinin devlet tarafından tespit ve teyit edilmesi, sürecin en önemli noktasıdır. Bu an, sadece sahada bir fiil değişikliğinin kaydı değil, aynı zamanda hukuki işlemler için bir başlangıçtır. Bu tespit ve teyit olmadan hiçbir ileri aşamaya geçilmemelidir.
-Tespit ve teyit anı hem ilgili kurumlar hem de hukuk düzeni açısından yeni bir dönemin miladı olarak görülmelidir.
-Örgütün silahlı kapasitesinin ortadan kalktığına, lojistik ağların sürdürülebilir bir tehdit oluşturamayacak ölçüde dağıtıldığına ve silahların sahada tekrar kullanılmasına imkan bırakmayacak biçimde imha edildiğine dair somut tespit ve delillerle ortaya konulmalıdır.
-Yanlış, eksik veya zamansız bir tespit hem toplumun adalet duygusunu sarsma hem de güvenlik risklerini yeniden üretme ihtimali barındırdığından, tespit ve teyit mekanizmasının titizlikle yürütülmesi, sürecin geleceği açısından en kritik güvencelerden biri olacaktır.
-Türkiye için Terörsüz Türkiye hedefi, doğal olarak Terörsüz Bölge perspektifi ile birlikte ele alınmakta; ülke sınırları ile sınırlı bir güvenlik okumasının yeterli olmayacağı açık biçimde görülmektedir.
-Sınırın bir tarafında terör örgütüyle etkin mücadele yürütülürken, diğer tarafında aynı örgütün farklı isimler, farklı görünüşler altında meşruiyet devşirme çabaları içine girmesi Türkiye açısından kabul edilemez bir çelişki doğurmaktadır. Bu nedenle Türkiye, sınırın her iki tarafında da terör tehdidinin kaynağında bertaraf edilmesini esas alan bütüncül bir güvenlik yaklaşımı benimsemektedir.
-Türkiye’nin bu çerçevedeki temel ilkesi açıktır: Suriye ve Irak sahasında, Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden hiçbir terör yapılanmasının yaşamasına ve genişlemesine asla müsaade edilmeyecektir.
-PKK’nın bölgedeki ve Suriye’deki bütün unsurlarının, örgütün bileşen ve uzantıları oldukları gerçeğinden hareketle, tasfiyesi ve Şam yönetimi ile imzaladıkları 10 Mart Mutabakatı'nın gereğini bir an evvel yerine getirmeleridir.
-İsrail'in Suriye üzerindeki politikaları; Suriye’yi parçalama, istikrarsızlaştırma ve terör unsurları üzerinden vekalet mücadelesi yürütme girişimlerine Türkiye’nin göz yumması yahut kayıtsız kalması düşünülemez.
-Müstakil ve geçici bir kanun niteliğinde hazırlanması hukuk tekniği bakımından bir tercih değil, zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Müstakil geçici bir kanun isteğinin nedeni, diğer suç tipleri ve örgütler bakımından emsal teşkil etmeyecek şekilde sınırlarını belirginleştirecektir.
-Hazırlanacak kanun, sürekli uygulanacak ceza hükümlerine istisna veya ayrıcalık niteliği taşıyan bir alan açmaması; tersine belirli bir tarihsel koşul, belirli bir eylem ve belirli bir bağlam ile sınırlı dar bir hukuki çerçeve sunması gerektiğine işaret ediliyor.
-İlk aşama olarak terör örgütünün kendisini feshi ve silahların imhası ve yakılması da dahil olmak üzere, devletin ilgili kurumlarının yapacağı tespit ve teyit mekanizması sonrasında, oluşturulacak düzenleme somut ihtiyacı daha özgül kılmaktadır. Bu nedenle eski düzlemelerin yenilenmesi, bazı maddelerin eklenmesi veya bazı hükümlerin genelleştirilmesi değil bugüne özgü yeni tanımlamaların olduğu müstakil bir kanununun hazırlanması en doğru ve hukuken en gerçekçi yaklaşımdır.
-Müstakil kanunun kapsamı belirlenirken, düzenlemenin yalnızca varlığını sona erdirdiği tespit edilen ve doğrulanan terör örgütleri bakımından uygulanacağı açıkça tarif edilmelidir.
-Örgüt mensupları için, terör örgütü mensupları bakımından fiilin niteliği ve kişinin örgüt içindeki konumu esas alınarak farklılaştırılmış, ölçülü ve denetlenebilir bir hukuki çerçevenin oluşturulması önem arz etmektedir.
-Örgüt üyeleri, örgütsel faaliyet kapsamında ortaya çıkan bireysel sorumluluğu kapsamında ki bir yaklaşımla ele alınacak.
-Bu yaklaşım doğrultusunda, yalnızca örgütsel aidiyet olgusu değil, kişinin somut eylemleri, bu eylemlerin örgütsel faaliyet içindeki yeri ve toplumsal sonuçları birlikte dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, işlenen fiilin ağırlığı ve toplumsal etkisi bakımından da ayrım yapılmalıdır. Fiilin ağırlığı, kişinin eylem üzerindeki etkisi, örgütsel yapı içindeki konumu ve eylemin doğurduğu sonuçlar birlikte değerlendirilmekte, soruşturma, kovuşturma ve infaz süreçlerinde başvurulabilecek hukuki mekanizmaların ölçülülük ve orantılılık ilkeleri çerçevesinde tayin edilmelidir.
-Müstakil kanununda bireylerin sürece uyumunun düzenli olarak izlenmesi, suçun tekrarı ihtimalini azaltan hukuki bir güvenlik mekanizması oluşturacaktır.
-PKK'lılar yeniden suç işlerse; belirlenen izleme sürecinde yeniden suç işlenmesi halinde, ilk fiil nedeniyle sağlanan imkanlar ortadan kalkmalı, yeni suç ile önceki fiil ceza hukuku bakımından içtima ettirilerek bir bütünlük içinde değerlendirilmelidir.
-Bu hukuki düzenlemenin amacı, suçu mazur görmek ve affetmek değil; silah ve şiddeti reddeden bireyin topluma dönüşünü kolaylaştırmak, toplumun adalet beklentisini korumak ve toplumsal huzuru ve güveni yeniden tesis etmektir.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

