İstanbul Barosu YK Üyesi Avukat Fırat Epözdemir Tahliye Edildi

Türkiye 29.05.2025 - 17:04, Güncelleme: 29.05.2025 - 17:44 588 kez okundu.
 

İstanbul Barosu YK Üyesi Avukat Fırat Epözdemir Tahliye Edildi

İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Fırat Epözdemir yurt dışı çıkış yasağı ile tahliye edildi. Epözdemir'in 15 yıla kadar hapsi isteniyordu.
İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Av. Fırat Epözdemir’in 25 Ocak 2025 tarihinden bu yana tutuklu olarak yargılandığı davanın ilk duruşması, bugün İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme heyeti Epözdemir'in tahliyesine karar verdi. Daha önce hakkında takipsizlik verilen davanın yeniden açılması sonucu Av. Epözdemir hakkında "silahlı terör örgütüne üye olmak" ve "terör örgütü propagandası yapmak" suçlarından 8 yıl 6 aydan 20 yıla kadar hapis istemiyle iddianame düzenlenmişti. Av. Epözdemir, yurtdışı dönüşü uçakta gözaltına alınarak tutuklanmıştı. Avukat Fırat Epözdemir, duruşmadaki savunmasından öne çıkan başlıklar şu şekilde: “KÜRT KİMLİĞİM HEDEF GÖSTERİLDİ” Avukat Fırat Epözdemir, duruşmadaki savunmasında hakkında hazırlanan iddianamenin yalnızca şahsını değil, İstanbul Barosu yönetimini hedef alan siyasi bir müdahale olduğunu ifade etti. Av. Epözdemir, “Tutuklanmamın iddianamede yer almayan gerçek sebeplerini öncelikle aktarmak isterim. 2024 yılında yapılan seçimlerde Baro Yönetimini 22 yıl sonra başka bir gruptan alarak kazandık. Türkiye’nin küçük bir ölçeğiydik. Türk, Laz, Çerkez, Kürt, Göçmen, Sünni, Alevi, Liberal, Demokrat, Ulusalcı, Sosyalist, Muhafazakar birçok kesimden arkadaşımızla birlikte baroyu kazandık. Her kesimden insanı temsil eden bir listeydi. Ben de vardım, Kürt kimliği ile bilinen biri olarak. Biz kazanınca dediler ki ‘bu teröristler nasıl kazanır.’ Orada bizi işlevsizleştirme çalışmaları başladı. Kürt kimliğiyle bilinen isimler olunca, bazı çevreler tarafından hedef haline gelmemiz kaçınılmaz oluyor” dedi. “BAROYA TERÖRİST İTHAMI, ARDINDAN SORUŞTURMA” Seçimlerin ardından başlayan “karalama kampanyalarına da” değinen Epözdemir, “Bu söylemlerin ardından, seçimin üzerinden daha iki ay geçmeden 21 Aralık’ta yaptığımız bir basın açıklaması gerekçe gösterilerek başkanımız ve yönetim kurulu üyeleri hakkında savcılık tarafından aynı gün soruşturma başlatıldı” diye anlattı. Soruşturmanın usule aykırı şekilde başlatıldığını belirten Epözdemir, Adalet Bakanlığı izni olmaksızın sürecin başlatıldığını, daha sonra bu iznin “telafi edici şekilde” sonradan alındığını hatırlattı. “HEDEF TÖNETİM KURULUYDU” Savcılık sürecinin 7 Ocak’ta ifade vermeleriyle devam ettiğini ve 14 Ocak’ta İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bu kez İstanbul Barosu yönetiminin görevden alınması için dava açtığını hatırlatan Epözdemir, “Bu tarihler rastlantı değil. Yönetim kurulunu görevden alma girişiminin tutmadığını görenler bu kez daha ‘kullanışlı’ bir alan arayışına girdi. Bu dava da işte o arayışın ürünüdür. Gerekçesi ‘örgüt üyeliği’ ve ‘örgüt propagandası’. Bu davanın özü budur” dedi. “BARO GRUPLARI BİLE KARŞI DURDU” Baro içerisindeki farklı seçim gruplarının bu müdahaleye karşı ortak tutum aldığını söyleyen Epözdemir, “Tüm gruplar, ‘Eğer bu gerekçeyle bir genel kurul çağrısı yapılırsa aday çıkarmayacağız, mevcut yönetimi destekleyeceğiz’ dediler. Bu da siyasi müdahalenin planlarını boşa çıkardı” diye konuştu. “BARO YÖNETİMİNDE OLMASAYDIM, BU DOSYA AÇILMAZDI” Yüzlerce meslektaşının davayı takip ettiğini belirten Epözdemir, “Şayet İstanbul Barosu yöneticisi olmasaydım bu dava da açılmazdı. Bu dosya, bir baro yöneticisinin kişisel geçmişinden çok, yürüttüğü görev nedeniyle karşılaştığı siyasi baskının ürünüdür” dedi. “SAVCI KENDİ YAZDIĞINA İNANMAMIŞ” Savunmasında Sokrates’e de atıf yapan Epözdemir, “Sokrates’in savunmasını bilirsiniz. İlk duruşmada Meletos’a döner ve der ki: ‘Bırak bizim inanmamızı, sen bile bu iddialara inanmıyorsun.’ Maalesef bu iddianameyi yazan savcı da kendi yazdığına inanmamış” dedi. Savcının Cizre seyahatiyle ilgili iki iddiası olduğuna dikkat çeken Av. Epözdemir, “Birincisi, ‘Diren Cizre’ isimli WhatsApp grubunun HDK’nin talimatıyla kurulduğu. Biz 40 avukat bir seyahat organize edeceğiz, en temel şey nedir? Bir grup kurmak. Bir yemeğe giderken bile WhatsApp grubu kuruyoruz. Grubun ilk mesajında seyahat planlaması yazıyor. Dosyada tüm yazışmalar var, tek bir yasa dışı mesaj yok. Grubu sadece seyahati organize etmek için kurduk. Bunun için HDK’den talimat alacak insanlar değiliz. Peki delil nerede? Nerede bu talimat? “Savcının ikinci iddiası, Cizre’ye HDK açıklamasından sonra gitmişiz. Oysa biz 9 Eylül 2015’te gitme kararı almışız, HDK’nin açıklaması ise aylar sonra yapılmış. Ayrıca bu açıklamaların tam metinleri dosyada yok. Anladığım kadarıyla bir kısmı HDK Eş Sözcülerinin kendi adına yaptığı bireysel açıklamalardır. Somut bir bağlantı yok. Bu soyut iddialarla tutuklandım, dava açıldı” ifadelerini kullandı. “FOTOĞRAF SEÇİM ÇALIŞMALARINDAN” Av. Epözdemir, “Savcı diyor ki: ‘HDK açıklamasından sonra kendi iradeni örgütün iradesine teslim ettin.’ Benim iradem öyle basit bir irade değildir. Eğer bir gün irademi bir yere terk edersem, bu oğluma bırakılacak en kötü miras olur. Benim teslim edecek bir iradem yok. Örgüt üyeliği iddiası bir fotoğraf üzerinden kurulmuş. Oysa o fotoğraf, 7 Haziran seçim çalışmalarından. Ben o seçimde de sonrasında iki seçimde daha aday oldum. Yani bu bir siyasi faaliyettir. Demokratik haklar çerçevesinde yapılmış bir seçim çalışmasıdır” dedi. KABOĞLU: SAVUNMA, HER YERDE VARDIR Duruşmada söz alan İstanbul Barosu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Av. Epözdemir’in serbest bırakılması gerektiğini belirtti. Kaboğlu, savunmasına “Sav, savunma, hüküm… Yargının üç kurucu unsurudur” sözleriyle başlayan Kaboğlu, “Karakoldan cezaevine kadar geçen her süreçte tek süje savunmadır, yani avukattır. Avukatların rolü ve önemi yadsınamaz. Ancak yönetimimiz dört aydır bir eksikle çalışıyor. Çünkü Fırat Epözdemir fiilen özgürlüğünden alıkonulmuş durumda. Bu durum hakkın özü açısından açık bir ihlaldir” dedi. “ANAYASA 13 VE 19’A AYKIRI TUTUKLAMA” Epözdemir’in tutukluluğunun anayasal güvencelere aykırı olduğunu belirten Kaboğlu, “Demokratik bir ülkede özgürlük asıldır, sınırlama ise istisna. Anayasa’nın 13. maddesine ölçülülük ilkesi eklendikten sonra bu istisna daha da daraltılmıştır. Anayasa 19/3 de tutuklama şartlarının ne denli sıkı koşullara bağlandığını ortaya koyar. Fırat Epözdemir’in tutuklanması için bu şartlar oluşmamıştır” ifadelerini kullandı. Dava sürecinde usule aykırı uygulamalara işaret eden Kaboğlu, “Bu davadaki uygulamalar usule aykırıdır. Eğer usulü sürekli ihlal ediyorsanız, esasa ilişkin bir kuşkunuz var demektir. Zaten Fırat Epözdemir suçsuzluğunu ortaya koymuştur. Ancak keyfi bir biçimde özgürlüğünden alıkonulmaktadır. Bu durum Anayasa’nın 11. maddesiyle güvence altına alınan hukuk devleti ilkesine aykırıdır” şeklinde konuştu.
İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Fırat Epözdemir yurt dışı çıkış yasağı ile tahliye edildi. Epözdemir'in 15 yıla kadar hapsi isteniyordu.

İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Av. Fırat Epözdemir’in 25 Ocak 2025 tarihinden bu yana tutuklu olarak yargılandığı davanın ilk duruşması, bugün İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme heyeti Epözdemir'in tahliyesine karar verdi.

Daha önce hakkında takipsizlik verilen davanın yeniden açılması sonucu Av. Epözdemir hakkında "silahlı terör örgütüne üye olmak" ve "terör örgütü propagandası yapmak" suçlarından 8 yıl 6 aydan 20 yıla kadar hapis istemiyle iddianame düzenlenmişti. Av. Epözdemir, yurtdışı dönüşü uçakta gözaltına alınarak tutuklanmıştı.

Avukat Fırat Epözdemir, duruşmadaki savunmasından öne çıkan başlıklar şu şekilde:

“KÜRT KİMLİĞİM HEDEF GÖSTERİLDİ”

Avukat Fırat Epözdemir, duruşmadaki savunmasında hakkında hazırlanan iddianamenin yalnızca şahsını değil, İstanbul Barosu yönetimini hedef alan siyasi bir müdahale olduğunu ifade etti. Av. Epözdemir, “Tutuklanmamın iddianamede yer almayan gerçek sebeplerini öncelikle aktarmak isterim. 2024 yılında yapılan seçimlerde Baro Yönetimini 22 yıl sonra başka bir gruptan alarak kazandık. Türkiye’nin küçük bir ölçeğiydik. Türk, Laz, Çerkez, Kürt, Göçmen, Sünni, Alevi, Liberal, Demokrat, Ulusalcı, Sosyalist, Muhafazakar birçok kesimden arkadaşımızla birlikte baroyu kazandık. Her kesimden insanı temsil eden bir listeydi. Ben de vardım, Kürt kimliği ile bilinen biri olarak. Biz kazanınca dediler ki ‘bu teröristler nasıl kazanır.’ Orada bizi işlevsizleştirme çalışmaları başladı. Kürt kimliğiyle bilinen isimler olunca, bazı çevreler tarafından hedef haline gelmemiz kaçınılmaz oluyor” dedi.

“BAROYA TERÖRİST İTHAMI, ARDINDAN SORUŞTURMA”

Seçimlerin ardından başlayan “karalama kampanyalarına da” değinen Epözdemir, “Bu söylemlerin ardından, seçimin üzerinden daha iki ay geçmeden 21 Aralık’ta yaptığımız bir basın açıklaması gerekçe gösterilerek başkanımız ve yönetim kurulu üyeleri hakkında savcılık tarafından aynı gün soruşturma başlatıldı” diye anlattı. Soruşturmanın usule aykırı şekilde başlatıldığını belirten Epözdemir, Adalet Bakanlığı izni olmaksızın sürecin başlatıldığını, daha sonra bu iznin “telafi edici şekilde” sonradan alındığını hatırlattı.

“HEDEF TÖNETİM KURULUYDU”

Savcılık sürecinin 7 Ocak’ta ifade vermeleriyle devam ettiğini ve 14 Ocak’ta İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bu kez İstanbul Barosu yönetiminin görevden alınması için dava açtığını hatırlatan Epözdemir, “Bu tarihler rastlantı değil. Yönetim kurulunu görevden alma girişiminin tutmadığını görenler bu kez daha ‘kullanışlı’ bir alan arayışına girdi. Bu dava da işte o arayışın ürünüdür. Gerekçesi ‘örgüt üyeliği’ ve ‘örgüt propagandası’. Bu davanın özü budur” dedi.

“BARO GRUPLARI BİLE KARŞI DURDU”

Baro içerisindeki farklı seçim gruplarının bu müdahaleye karşı ortak tutum aldığını söyleyen Epözdemir, “Tüm gruplar, ‘Eğer bu gerekçeyle bir genel kurul çağrısı yapılırsa aday çıkarmayacağız, mevcut yönetimi destekleyeceğiz’ dediler. Bu da siyasi müdahalenin planlarını boşa çıkardı” diye konuştu.

“BARO YÖNETİMİNDE OLMASAYDIM, BU DOSYA AÇILMAZDI”

Yüzlerce meslektaşının davayı takip ettiğini belirten Epözdemir, “Şayet İstanbul Barosu yöneticisi olmasaydım bu dava da açılmazdı. Bu dosya, bir baro yöneticisinin kişisel geçmişinden çok, yürüttüğü görev nedeniyle karşılaştığı siyasi baskının ürünüdür” dedi.

“SAVCI KENDİ YAZDIĞINA İNANMAMIŞ”

Savunmasında Sokrates’e de atıf yapan Epözdemir, “Sokrates’in savunmasını bilirsiniz. İlk duruşmada Meletos’a döner ve der ki: ‘Bırak bizim inanmamızı, sen bile bu iddialara inanmıyorsun.’ Maalesef bu iddianameyi yazan savcı da kendi yazdığına inanmamış” dedi.

Savcının Cizre seyahatiyle ilgili iki iddiası olduğuna dikkat çeken Av. Epözdemir, “Birincisi, ‘Diren Cizre’ isimli WhatsApp grubunun HDK’nin talimatıyla kurulduğu. Biz 40 avukat bir seyahat organize edeceğiz, en temel şey nedir? Bir grup kurmak. Bir yemeğe giderken bile WhatsApp grubu kuruyoruz. Grubun ilk mesajında seyahat planlaması yazıyor. Dosyada tüm yazışmalar var, tek bir yasa dışı mesaj yok. Grubu sadece seyahati organize etmek için kurduk. Bunun için HDK’den talimat alacak insanlar değiliz. Peki delil nerede? Nerede bu talimat? “Savcının ikinci iddiası, Cizre’ye HDK açıklamasından sonra gitmişiz. Oysa biz 9 Eylül 2015’te gitme kararı almışız, HDK’nin açıklaması ise aylar sonra yapılmış. Ayrıca bu açıklamaların tam metinleri dosyada yok. Anladığım kadarıyla bir kısmı HDK Eş Sözcülerinin kendi adına yaptığı bireysel açıklamalardır. Somut bir bağlantı yok. Bu soyut iddialarla tutuklandım, dava açıldı” ifadelerini kullandı.

“FOTOĞRAF SEÇİM ÇALIŞMALARINDAN”

Av. Epözdemir, “Savcı diyor ki: ‘HDK açıklamasından sonra kendi iradeni örgütün iradesine teslim ettin.’ Benim iradem öyle basit bir irade değildir. Eğer bir gün irademi bir yere terk edersem, bu oğluma bırakılacak en kötü miras olur. Benim teslim edecek bir iradem yok. Örgüt üyeliği iddiası bir fotoğraf üzerinden kurulmuş. Oysa o fotoğraf, 7 Haziran seçim çalışmalarından. Ben o seçimde de sonrasında iki seçimde daha aday oldum. Yani bu bir siyasi faaliyettir. Demokratik haklar çerçevesinde yapılmış bir seçim çalışmasıdır” dedi.

KABOĞLU: SAVUNMA, HER YERDE VARDIR

Duruşmada söz alan İstanbul Barosu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Av. Epözdemir’in serbest bırakılması gerektiğini belirtti. Kaboğlu, savunmasına “Sav, savunma, hüküm… Yargının üç kurucu unsurudur” sözleriyle başlayan Kaboğlu, “Karakoldan cezaevine kadar geçen her süreçte tek süje savunmadır, yani avukattır. Avukatların rolü ve önemi yadsınamaz. Ancak yönetimimiz dört aydır bir eksikle çalışıyor. Çünkü Fırat Epözdemir fiilen özgürlüğünden alıkonulmuş durumda. Bu durum hakkın özü açısından açık bir ihlaldir” dedi.

“ANAYASA 13 VE 19’A AYKIRI TUTUKLAMA”

Epözdemir’in tutukluluğunun anayasal güvencelere aykırı olduğunu belirten Kaboğlu, “Demokratik bir ülkede özgürlük asıldır, sınırlama ise istisna. Anayasa’nın 13. maddesine ölçülülük ilkesi eklendikten sonra bu istisna daha da daraltılmıştır. Anayasa 19/3 de tutuklama şartlarının ne denli sıkı koşullara bağlandığını ortaya koyar. Fırat Epözdemir’in tutuklanması için bu şartlar oluşmamıştır” ifadelerini kullandı.

Dava sürecinde usule aykırı uygulamalara işaret eden Kaboğlu, “Bu davadaki uygulamalar usule aykırıdır. Eğer usulü sürekli ihlal ediyorsanız, esasa ilişkin bir kuşkunuz var demektir. Zaten Fırat Epözdemir suçsuzluğunu ortaya koymuştur. Ancak keyfi bir biçimde özgürlüğünden alıkonulmaktadır. Bu durum Anayasa’nın 11. maddesiyle güvence altına alınan hukuk devleti ilkesine aykırıdır” şeklinde konuştu.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sariyersoz.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.