Sahibinden Satılık Böbrek İlanları: Borç Organ Sattırıyor

Gündem 29.06.2025 - 13:08, Güncelleme: 29.06.2025 - 13:08 507 kez okundu.
 

Sahibinden Satılık Böbrek İlanları: Borç Organ Sattırıyor

İşini kaybeden, borç batağına saplanan ve ailesine yük olmak istemeyen yüzlerce kişi, internette “böbreğimi satmak istiyorum” ilanları vermeye başladı.
Geçim sıkıntısı ağırlaşıyor. Eskiden sadece filmlerde görülen sahneler artık sosyal medya, ilan siteleri ve Telegram gruplarında açıkça yaşanıyor. “Böbreğimi satmak istiyorum”, “Karaciğerimi vermeye hazırım” diyen onlarca kişi organlarını satışa çıkardı. Organlarını satışa çıkaranlar ile konuşuldu ve bazı kişiler mesajlara çok istekli bir şekilde yanıt verdi. “750 bin liraya böbreğimi veririm” diyor. İşlemi nerede yaptırabileceği soruldu, “Türkiye’de çok zor anca yurtdışında” yanıtını verildi. Kimi bu soruya tahlillerini atarak yanıt verdi. “Bakın, her şeyim temiz, herhangi bir engelim yok” şeklinde konuşuyor. Son olarak fiyat sorduğumuz bir başka isim ise, “Benim niyetim ciddi. Satma nedenim maddiyat. Gerçekten düşünüyorsanız fiyatı konuşabiliriz. 1 milyon lira” şeklinde anlaşmaya çalıştı. Organlarını satışa çıkaran kişilerle çeşitli platformlar üzerinden iletişime geçildi. Bazı kişiler istekli davranıyor. Görüşülen isimlerden biri, adını açıklamak istemeyen üç çocuk babası H.Ç. Kimlik paylaşılmaması ardından söyleşi yapmayı kabul etti. Hikâyesi İstanbul’da başlıyor; ticaretle uğraşırken kriz nedeniyle iflas ediyor ve yıllarca yaşadığı şehirden uzaklaşıyor. Şu anda inşaat sektöründe asgari ücretle çalışıyor ancak ev kirası 15 bin lira, yani maaşına denk geliyor. Türk Ceza Kanunu organ alım-satımını ve aracılığını suç sayıyor ve bu fiillere 9 yıla kadar hapis cezası öngörüyor. Buna rağmen insanlar çareyi yasa dışı yollarda arıyor. Bir diğer ciddi sorun ise mağduriyetlerden yararlanan şebekeler. Sosyal medyada organ ihtiyacı olanlar donör ararken, organ tacirleri ve dolandırıcılar bu talebi fırsata çevirmeye çalışıyor. Geçen ay Fransa’dan gelen bir kadın, böbrek vericisini “kızım” diye tanıtarak nakil yaptırmak isterken İstanbul’da yakalandı. Kadın ve yanındaki üç kişi hakkında işlem yapılırken, olayın yurt dışı bağlantılı bir şebekeyle ilişkili olduğu belirlendi. Bunu hatırlatarak sorduğumuz H.Ç., “Bir aydır araştırıyorum. Karşıma mafya da çıktı. Merdivenaltı yapıyorlar. İnsan ürperiyor. Ne sağlık güvencesi var, ne etik... Ama insanlar borçlarını ödeyebilmek için bunu göze alıyor” dedi. Uzmanlar, bu tablonun yalnızca hukuki değil aynı zamanda sosyolojik bir felaket olduğuna dikkat çekiyor. Sağlık hukukçuları ve sosyologlar, derin yoksulluğun artık insanların vücut bütünlüğünü tehdit eder boyuta ulaştığını belirterek devletin sosyal destek politikalarını ivedilikle güçlendirmesi gerektiğini söylüyor. Psikiyatr ve yazar Dr. Cemal Dindar ise bu davranışların ardında derin bir suçluluk hissi ve “kefaret ödeme” arayışının yattığını ifade ediyor. “Toplumsal eşitsizliklerin arttığı bu dönemlerde, yoksullukla beraber mucize beklentisi de artıyor. Kumar, madde kullanımı gibi davranışlarla başlayan bu döngüde insanlar büyük kayıplar yaşadıklarında suçluluk duygusu gelişiyor. Bu da zamanla kişinin kendini cezalandırmasına dönüşüyor. Organ satışı, bu psikolojik döngünün bir sonucu. Bu kişilere bunun ruhsal bir süreç olduğunu anlatmalı, beden bütünlüklerini bozmak yerine psikolojik destek almaları gerektiğini hatırlatmalıyız.” Dindar’a göre felaket duygusuna kapılmak en büyük tuzak: “Ne bir mucize gelecek ne de gerçekten felaketin içindeyiz. Koşullara daha sakin bakarsak, umut ışığı görmemiz mümkün.” “TOPLUMSAL DESTEK VERİLMELİ” Uzman Psikolojik Danışman Dr. Ümit Akçakaya ise, geçim sıkıntısının sadece ekonomik değil, zihinsel ve duygusal çöküntülere de yol açtığını söylüyor. “Ekonomik refah psikolojik sağlığın temelidir” diyen Akçakaya, şunları ifade etti: “Yoksunluğu yoğun yaşayan, geçim derdinde boğulan insanlar kendini güvende hissedemez. Bu da tükenmişlik ve çaresizlik duygularını artırır. Eğer bu duygular uzun süre devam ederse, beyin sağlıklı düşünme yetisini yitirir. Sağlıksız davranışlar, kontrolsüz kararlar ortaya çıkar. Organını satmak isteyen kişiler de bu ruh halindedir. Bu yalnızca bireysel bir çöküş değil, aynı zamanda bir suistimal ortamıdır. İnsanların çaresizliği, bazı gruplar tarafından kötüye kullanılıyor. Bu nedenle sadece bireye değil, topluma dönük psikolojik destek politikaları geliştirmek gerekiyor.”
İşini kaybeden, borç batağına saplanan ve ailesine yük olmak istemeyen yüzlerce kişi, internette “böbreğimi satmak istiyorum” ilanları vermeye başladı.

Geçim sıkıntısı ağırlaşıyor. Eskiden sadece filmlerde görülen sahneler artık sosyal medya, ilan siteleri ve Telegram gruplarında açıkça yaşanıyor. “Böbreğimi satmak istiyorum”, “Karaciğerimi vermeye hazırım” diyen onlarca kişi organlarını satışa çıkardı.

Organlarını satışa çıkaranlar ile konuşuldu ve bazı kişiler mesajlara çok istekli bir şekilde yanıt verdi. “750 bin liraya böbreğimi veririm” diyor. İşlemi nerede yaptırabileceği soruldu, “Türkiye’de çok zor anca yurtdışında” yanıtını verildi. Kimi bu soruya tahlillerini atarak yanıt verdi. “Bakın, her şeyim temiz, herhangi bir engelim yok” şeklinde konuşuyor. Son olarak fiyat sorduğumuz bir başka isim ise, “Benim niyetim ciddi. Satma nedenim maddiyat. Gerçekten düşünüyorsanız fiyatı konuşabiliriz. 1 milyon lira” şeklinde anlaşmaya çalıştı.

Organlarını satışa çıkaran kişilerle çeşitli platformlar üzerinden iletişime geçildi. Bazı kişiler istekli davranıyor. Görüşülen isimlerden biri, adını açıklamak istemeyen üç çocuk babası H.Ç. Kimlik paylaşılmaması ardından söyleşi yapmayı kabul etti. Hikâyesi İstanbul’da başlıyor; ticaretle uğraşırken kriz nedeniyle iflas ediyor ve yıllarca yaşadığı şehirden uzaklaşıyor. Şu anda inşaat sektöründe asgari ücretle çalışıyor ancak ev kirası 15 bin lira, yani maaşına denk geliyor.

Türk Ceza Kanunu organ alım-satımını ve aracılığını suç sayıyor ve bu fiillere 9 yıla kadar hapis cezası öngörüyor. Buna rağmen insanlar çareyi yasa dışı yollarda arıyor. Bir diğer ciddi sorun ise mağduriyetlerden yararlanan şebekeler. Sosyal medyada organ ihtiyacı olanlar donör ararken, organ tacirleri ve dolandırıcılar bu talebi fırsata çevirmeye çalışıyor. Geçen ay Fransa’dan gelen bir kadın, böbrek vericisini “kızım” diye tanıtarak nakil yaptırmak isterken İstanbul’da yakalandı. Kadın ve yanındaki üç kişi hakkında işlem yapılırken, olayın yurt dışı bağlantılı bir şebekeyle ilişkili olduğu belirlendi. Bunu hatırlatarak sorduğumuz H.Ç., “Bir aydır araştırıyorum. Karşıma mafya da çıktı. Merdivenaltı yapıyorlar. İnsan ürperiyor. Ne sağlık güvencesi var, ne etik... Ama insanlar borçlarını ödeyebilmek için bunu göze alıyor” dedi.

Uzmanlar, bu tablonun yalnızca hukuki değil aynı zamanda sosyolojik bir felaket olduğuna dikkat çekiyor. Sağlık hukukçuları ve sosyologlar, derin yoksulluğun artık insanların vücut bütünlüğünü tehdit eder boyuta ulaştığını belirterek devletin sosyal destek politikalarını ivedilikle güçlendirmesi gerektiğini söylüyor. Psikiyatr ve yazar Dr. Cemal Dindar ise bu davranışların ardında derin bir suçluluk hissi ve “kefaret ödeme” arayışının yattığını ifade ediyor. “Toplumsal eşitsizliklerin arttığı bu dönemlerde, yoksullukla beraber mucize beklentisi de artıyor. Kumar, madde kullanımı gibi davranışlarla başlayan bu döngüde insanlar büyük kayıplar yaşadıklarında suçluluk duygusu gelişiyor. Bu da zamanla kişinin kendini cezalandırmasına dönüşüyor. Organ satışı, bu psikolojik döngünün bir sonucu. Bu kişilere bunun ruhsal bir süreç olduğunu anlatmalı, beden bütünlüklerini bozmak yerine psikolojik destek almaları gerektiğini hatırlatmalıyız.”

Dindar’a göre felaket duygusuna kapılmak en büyük tuzak: “Ne bir mucize gelecek ne de gerçekten felaketin içindeyiz. Koşullara daha sakin bakarsak, umut ışığı görmemiz mümkün.”

“TOPLUMSAL DESTEK VERİLMELİ”

Uzman Psikolojik Danışman Dr. Ümit Akçakaya ise, geçim sıkıntısının sadece ekonomik değil, zihinsel ve duygusal çöküntülere de yol açtığını söylüyor. “Ekonomik refah psikolojik sağlığın temelidir” diyen Akçakaya, şunları ifade etti: “Yoksunluğu yoğun yaşayan, geçim derdinde boğulan insanlar kendini güvende hissedemez. Bu da tükenmişlik ve çaresizlik duygularını artırır. Eğer bu duygular uzun süre devam ederse, beyin sağlıklı düşünme yetisini yitirir. Sağlıksız davranışlar, kontrolsüz kararlar ortaya çıkar. Organını satmak isteyen kişiler de bu ruh halindedir. Bu yalnızca bireysel bir çöküş değil, aynı zamanda bir suistimal ortamıdır. İnsanların çaresizliği, bazı gruplar tarafından kötüye kullanılıyor. Bu nedenle sadece bireye değil, topluma dönük psikolojik destek politikaları geliştirmek gerekiyor.”

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sariyersoz.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.