Av. Burak Diyarbakırlıoğlu
Köşe Yazarı
Av. Burak Diyarbakırlıoğlu
 

Yayılmacı Türk Milliyetçiliği

“Yayılmacılık” kelimesi bazı çevreleri irrite edebilir. Yayılmacılığı antipatik bulan, sınırlar içinde kalan her şeye sempati besleyen zümreler mevcut. Ancak burada kastettiğim, fetihler yoluyla toprak ve nüfusu ele geçirmek değil; tam tersine, bir ideoloji olarak Türk milliyetçiliğinin yayılmacı olması ve etnik olarak başka toplumlar tarafından da kabul edilebilir hâle gelmesidir. PKK’nın silah bıraktığını açıkladığı süreci, herkes gibi medyadan izledim. Açılımı yapan ve milliyetçi ideolojinin kalesi olan Milliyetçi Hareket Partisi(MHP) ile artık Kürt milliyetçiliğinin kalesi hâline gelmiş olan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi(HDP), birbirlerine yaklaşarak ve konuşarak bir süreç yürüttüler. Bugüne dek Türk solunu temsil eden partilerle organik ilişkiler kurmuş ve insan hakları temelli bir siyasetle AB ülkelerinde de kabul görmüş ve AB kamuoyunu iknayı Türk kamuoyunu iknaya yeğlemiş olan HDP, kendisine düşman gözüyle bakan bir siyasi çizginin çağrısına kulak verdi. Bu hamleyle MHP ve Devlet Bahçeli, Türk milliyetçiliğini bir ideoloji olarak kendi sınırlarının dışına çıkarıp, başka milliyetçi akımlarla ilişki ve iletişim kurabilen bir hâle getirdi. Ben, PKK’nın silah bırakmasından çok daha fazla ciddiye alıyorum bu süreci. Tüm Avrupa milliyetçiliklerini şekillendiren ve ulus-devletlerin kurulmasına zemin hazırlayan Fransız Devrimi, Osmanlı topraklarını da parçalamıştı. Ancak parçalanan bu topraklardaki hiçbir etnik unsur, yeni döneme uygun bir ulus-devlet inşa edememişti. Özetle, bu milliyetçi akımlar bağımsızlık benzeri bir yönetim biçimi kurma hakkı elde etmiş olsalar da, tam teşekküllü bir ulus-devlet inşa ettiklerinden söz edilemezdi. Türkiye ise, devlet kurma geleneğini sancılı bir süreçten geçirerek ulus-devlet inşa etmeyi başarmış tek ülke olmuştur. Bu süreçte milliyetçi ideoloji, her ne pahasına olursa olsun Türk devletini iç ve dış tehditlere karşı ayakta tutmayı hedeflemiş; bölünme ve her türlü silahlı rejim değişikliğine karşı, gerekirse şiddet yoluyla teyakkuz hâlinde olmayı amaçlayan taraftarlarıyla siyasi ve kültürel olarak teşkilatlanmayı başarmıştır. Geçmişin mirasını korumak, yaşatmak ve günümüze uyarlamak olarak tanımlanabilecek bu fikir, bugüne kadar varlığını değişerek, gelişerek ve dönüşerek sürdürmüştür. Bu anlamda dogmatiklikten oldukça uzak bir tarihsel serüveni vardır. Türkiye’nin ideolojik olarak fakirleştiği bu dönemde ise Türkiye’nin sorunlarını çözme iradesi göstererek  varlığını yeniden tescillemiştir. Sol, Kemalist ve muhafazakâr ideolojilerin etkilerini yitirdiği bu zamanda ortaya çıkarak, diğer milliyetçi akımları etkileyeceğini, yeni bir siyasi kültür inşa edeceğini ve bu kültürü kurarken diğer milliyetçilikleri düşman olarak görmediğini ilan etmiştir. Türk milliyetçiliği artık başka uluslar tarafından da benimsenip, kendi koşullarına uyarlanabilen ve uygulanabilen; bölgesel ölçekte yayılmacı bir ideolojiye dönüşmektedir. Yakın gelecekte Ermeni milliyetçiliğini etkileyerek Ermenistan’la tarihsel kavgaları sonlandırabilir, Arap milliyetçiliğini ise kökten etkileyerek dönüştürebilir. Böylece ilişkide olduğu her milleti “millet” olarak kabul edecek; onları ötekileştirmek yerine kapsayıp koruyacak bir yapıya bürünecektir. Türk milliyetçiliği, korumacı ve teyakkuz hâlindeki yapısını muhafaza ederek, yayılmacı ve barışçıl bir siyasal açılım hareketine dönüşmektedir. Bölgesel olarak bu ideoloji devletleri etkileyip önümüzdeki süreçte ulus-devletlerin oluşmasına ve bölgesel parçalanmışlıklara son verebilir. Sayın Bahçeli’nin hamlesini daha geniş okuyup, takip etmek gerek.
Ekleme Tarihi: 14 May 2025 - Wednesday

Yayılmacı Türk Milliyetçiliği

“Yayılmacılık” kelimesi bazı çevreleri irrite edebilir. Yayılmacılığı antipatik bulan, sınırlar içinde kalan her şeye sempati besleyen zümreler mevcut. Ancak burada kastettiğim, fetihler yoluyla toprak ve nüfusu ele geçirmek değil; tam tersine, bir ideoloji olarak Türk milliyetçiliğinin yayılmacı olması ve etnik olarak başka toplumlar tarafından da kabul edilebilir hâle gelmesidir.

PKK’nın silah bıraktığını açıkladığı süreci, herkes gibi medyadan izledim. Açılımı yapan ve milliyetçi ideolojinin kalesi olan Milliyetçi Hareket Partisi(MHP) ile artık Kürt milliyetçiliğinin kalesi hâline gelmiş olan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi(HDP), birbirlerine yaklaşarak ve konuşarak bir süreç yürüttüler.

Bugüne dek Türk solunu temsil eden partilerle organik ilişkiler kurmuş ve insan hakları temelli bir siyasetle AB ülkelerinde de kabul görmüş ve AB kamuoyunu iknayı Türk kamuoyunu iknaya yeğlemiş olan HDP, kendisine düşman gözüyle bakan bir siyasi çizginin çağrısına kulak verdi. Bu hamleyle MHP ve Devlet Bahçeli, Türk milliyetçiliğini bir ideoloji olarak kendi sınırlarının dışına çıkarıp, başka milliyetçi akımlarla ilişki ve iletişim kurabilen bir hâle getirdi. Ben, PKK’nın silah bırakmasından çok daha fazla ciddiye alıyorum bu süreci.

Tüm Avrupa milliyetçiliklerini şekillendiren ve ulus-devletlerin kurulmasına zemin hazırlayan Fransız Devrimi, Osmanlı topraklarını da parçalamıştı. Ancak parçalanan bu topraklardaki hiçbir etnik unsur, yeni döneme uygun bir ulus-devlet inşa edememişti. Özetle, bu milliyetçi akımlar bağımsızlık benzeri bir yönetim biçimi kurma hakkı elde etmiş olsalar da, tam teşekküllü bir ulus-devlet inşa ettiklerinden söz edilemezdi.

Türkiye ise, devlet kurma geleneğini sancılı bir süreçten geçirerek ulus-devlet inşa etmeyi başarmış tek ülke olmuştur. Bu süreçte milliyetçi ideoloji, her ne pahasına olursa olsun Türk devletini iç ve dış tehditlere karşı ayakta tutmayı hedeflemiş; bölünme ve her türlü silahlı rejim değişikliğine karşı, gerekirse şiddet yoluyla teyakkuz hâlinde olmayı amaçlayan taraftarlarıyla siyasi ve kültürel olarak teşkilatlanmayı başarmıştır.

Geçmişin mirasını korumak, yaşatmak ve günümüze uyarlamak olarak tanımlanabilecek bu fikir, bugüne kadar varlığını değişerek, gelişerek ve dönüşerek sürdürmüştür. Bu anlamda dogmatiklikten oldukça uzak bir tarihsel serüveni vardır. Türkiye’nin ideolojik olarak fakirleştiği bu dönemde ise Türkiye’nin sorunlarını çözme iradesi göstererek  varlığını yeniden tescillemiştir. Sol, Kemalist ve muhafazakâr ideolojilerin etkilerini yitirdiği bu zamanda ortaya çıkarak, diğer milliyetçi akımları etkileyeceğini, yeni bir siyasi kültür inşa edeceğini ve bu kültürü kurarken diğer milliyetçilikleri düşman olarak görmediğini ilan etmiştir.

Türk milliyetçiliği artık başka uluslar tarafından da benimsenip, kendi koşullarına uyarlanabilen ve uygulanabilen; bölgesel ölçekte yayılmacı bir ideolojiye dönüşmektedir. Yakın gelecekte Ermeni milliyetçiliğini etkileyerek Ermenistan’la tarihsel kavgaları sonlandırabilir, Arap milliyetçiliğini ise kökten etkileyerek dönüştürebilir. Böylece ilişkide olduğu her milleti “millet” olarak kabul edecek; onları ötekileştirmek yerine kapsayıp koruyacak bir yapıya bürünecektir.

Türk milliyetçiliği, korumacı ve teyakkuz hâlindeki yapısını muhafaza ederek, yayılmacı ve barışçıl bir siyasal açılım hareketine dönüşmektedir. Bölgesel olarak bu ideoloji devletleri etkileyip önümüzdeki süreçte ulus-devletlerin oluşmasına ve bölgesel parçalanmışlıklara son verebilir. Sayın Bahçeli’nin hamlesini daha geniş okuyup, takip etmek gerek.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sariyersoz.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.