Erhan Vergili
Köşe Yazarı
Erhan Vergili
 

Cumhuriyetin Kurucusu: Selanikli Mustafa ve Bugüne Bıraktığı Türkiye

Selanik’te dünyaya gelen bir subay düşünün… Henüz genç yaşında vatan topraklarının işgaline tanık olmuş, milletinin bağımsızlık duygusunun küllerini yeniden alevlendirmeye karar vermiş. Adı Mustafa Kemal     sonradan Atatürk olacak bu adam, yalnızca bir savaş kahramanı değil, bir milletin yeniden doğuşunun mimarıydı. Cephelerde yıllarını tüketti. Çanakkale’nin siperlerinden, Sakarya’nın tozlu vadilerine kadar her yerde vatanı için savaştı. Hastalıklarla boğuştu, sıtma ve mide rahatsızlıkları onu yıprattı, ama hiçbir zaman mücadele azmini kaybetmedi. Çünkü onun gözünde Türk milleti esir yaşamayı hak etmiyordu. Atatürk, İstiklal Savaşı’nı yalnızca silahlarla değil, fikirlerle kazandı. Emperyalizme başkaldıran, halkına özgüven aşılayan bir önderdi. Kurtuluş Savaşı bitince silahı bıraktı, kalemi eline aldı; yeni bir devleti, yeni bir toplumu inşa etti. “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diyerek, bu ülkenin gerçek sahiplerinin halkın kendisi olduğunu ilan etti. Bugün 100 yılı geride bırakan Cumhuriyet’e baktığımızda, Atatürk’ün bize emanet ettiği o Türkiye’yi hatırlamak zorundayız. O, çağdaş, özgür, üretken ve aklın öncülüğünde ilerleyen bir ülke düşlemişti. Kadınların eğitim aldığı, çocukların hayal kurabildiği, bilimin ve sanatın değer gördüğü bir Türkiye… Atatürk’ün en büyük hastalığı hiçbir zaman bedensel olmadı. Onun tek derdi, milletinin geri kalmasıydı. Ve o, bu hastalığa tek bir çare bıraktı: Cumhuriyet. Bugün bize düşen, o emaneti korumak, yaşatmak ve geliştirmektir. Çünkü Mustafa Kemal’in mirası bir heykelden ibaret değildir; bir düşünce biçimidir. Ve o düşünce hâlâ bize sesleniyor: “Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır.”
Ekleme Tarihi: 29 Ekim 2025 -Çarşamba

Cumhuriyetin Kurucusu: Selanikli Mustafa ve Bugüne Bıraktığı Türkiye

Selanik’te dünyaya gelen bir subay düşünün…
Henüz genç yaşında vatan topraklarının işgaline tanık olmuş, milletinin bağımsızlık duygusunun küllerini yeniden alevlendirmeye karar vermiş. Adı Mustafa Kemal     sonradan Atatürk olacak bu adam, yalnızca bir savaş kahramanı değil, bir milletin yeniden doğuşunun mimarıydı.

Cephelerde yıllarını tüketti.
Çanakkale’nin siperlerinden, Sakarya’nın tozlu vadilerine kadar her yerde vatanı için savaştı. Hastalıklarla boğuştu, sıtma ve mide rahatsızlıkları onu yıprattı, ama hiçbir zaman mücadele azmini kaybetmedi. Çünkü onun gözünde Türk milleti esir yaşamayı hak etmiyordu.

Atatürk, İstiklal Savaşı’nı yalnızca silahlarla değil, fikirlerle kazandı.
Emperyalizme başkaldıran, halkına özgüven aşılayan bir önderdi.
Kurtuluş Savaşı bitince silahı bıraktı, kalemi eline aldı; yeni bir devleti, yeni bir toplumu inşa etti. “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diyerek, bu ülkenin gerçek sahiplerinin halkın kendisi olduğunu ilan etti.

Bugün 100 yılı geride bırakan Cumhuriyet’e baktığımızda, Atatürk’ün bize emanet ettiği o Türkiye’yi hatırlamak zorundayız.
O, çağdaş, özgür, üretken ve aklın öncülüğünde ilerleyen bir ülke düşlemişti. Kadınların eğitim aldığı, çocukların hayal kurabildiği, bilimin ve sanatın değer gördüğü bir Türkiye…

Atatürk’ün en büyük hastalığı hiçbir zaman bedensel olmadı.
Onun tek derdi, milletinin geri kalmasıydı.
Ve o, bu hastalığa tek bir çare bıraktı: Cumhuriyet.

Bugün bize düşen, o emaneti korumak, yaşatmak ve geliştirmektir.
Çünkü Mustafa Kemal’in mirası bir heykelden ibaret değildir; bir düşünce biçimidir.
Ve o düşünce hâlâ bize sesleniyor:
“Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır.”

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sariyersoz.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.