Türkiye enerjide neden 4 kat daha pahalı sistemi kullanıyor?
Türkiye enerjide neden 4 kat daha pahalı sistemi kullanıyor?
Sürdürülebilir enerjiye geçişten büyük lobilerin rahatsız olduğuna dikkat çeken Gürbüz, “Türkiye’nin sürdürülebilir enerji potansiyeline baktığımızda. Bundan 10, 15 yıl önce yapılan bir araştırmada ortaya çıkan potansiyel bugünkü talebin üzerinde. Ancak evlerde kurulan güneş santrallerinin bile fiyatı aşağı çekmesinden büyük santraller rahatsız” dedi.
ÖZEL HABER/ TOLGA ŞAHİN
Enerji alanının uzman isimlerden, bağımsız enerji analisti Özgür Gürbüz, Türkiye’nin sürdürülebilir enerjinin potansiyelinden, bu teknolojiye geçişin önündeki engellere kadar birbirinden önemli açıklamalarda bulundu.
“4 KAT DAHA PAHALI”
“Konutlardaki ısıtmadan sanayiye kadar birçok alanda bizim gazdan, petrolden ve kömürden kurtulmamız lazım” diyen Gürbüz, “Yenilebilir enerji çok daha ucuz, buna yönelmemiz gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin kendi yaptığı yenilenebilir enerji ihaleleri var. Yenilenebilir Kaynak Alanları İhaleleri kısaca YEKA ihaleleri diyoruz bunlara. Bu ihalelerle büyük bir alanı güneş veya rüzgar santraline tahsis ediliyor. Bu ihaleyi kazanan firma, belli bir fiyattan ürettiği elektriği devlete satmayı kabul ediyor. Son ihalelerden bahsedecek olursak buradaki rakamlar kilovat saat başına 3.5 sent civarında belirlendi ki bunun üstüne katkı payı da verildi. Yani bir peşin ödemede yapıyorlar. Biz biliyoruz ki aslında rüzgardan, güneşten elektrik üretirseniz maliyetler 2,5, 3 sent civarında, bunu devlet de biliyor. Şimdi mesela Rusya’dan Akkuyu’dan örnek vereyim; Akkuyu Nükleer santraline verilen alım garantisi Kilovat saat bazında 12,35 dolar sent. Rüzgardan, güneşten yaptığınız ihale ki üstüne para vermenize rağmen 3,5 sent. 4 kat daha pahalı, aynı elektrikten bahsediyoruz” ifadelerini kullandı.
“BÜYÜK LOBİLER VAR”
Büyük lobilerin varlığına dikkat çeken Gürbüz, “Kömür, gaz, nükleer çok fark etmiyor çünkü kazan, jeneratör teknolojileri başta olmak üzere benzer teknolojileri satıyorlar. Bu santrallerin bir özelliği de merkezi, büyük santraller olmaları yani Akkuyu da koca bir nükleer santral kurduğunuzda gerçekten de Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yüzde 8’ini belki yüzde 6’sını karşılayacak. Bu durum elektrik piyasasında bir kontrol getiriyor, şirkete bağımlılık getiriyor. O yüzden de güneş ve rüzgar gibi dağınık küçük şirketlere hatta bireylere elektrik üretme fırsatı veren bu seçenekler aslında o şirketlerin hiç hoşuna gitmiyor” diye konuştu.
“BÜYÜK SANTRALLER BUNDAN HİÇ HOŞLANMIYOR”
Gürbüz sözlerine, “Nükleer santral pazarın büyük bir bölümünü domine ediyor o yüzden elektrik piyasasındaki fiyatı belirliyor, ona bağımlı hale getiriyor sizi. Ülkenin elektriğinin yüzde 8’ini üreten bir santralin ortadan kalktığını düşünebiliyor musunuz? Ama bir rüzgar veya güneş santrali devreden çıksa sizin ruhunuz bile duymaz. Bunun aslında çok daha ilginç örnekleri var. İnsanlar güneş panellerini evlerin balkonlarına, çatılarına koyuyorlar ve elektrikte bağımsız hale geliyorlar yani enerji bağımsızlığı aslında evlerden başlıyor. Bu, dağıtım şirketlerini de rahatsız ediyor çünkü size elektrik satamazlarsa komisyon alamıyorlar. Yani bir anlamda bütün oyunu bozan bir sistemden bahsediyoruz. Mesela güneş santrali en çok elektriği öğle saatlerinde üretir. Elektrik talebi de özellikle klima kaynaklı yaz aylarında öğle saatlerinde tepeye çıkar yani serbest elektrik piyasasında fiyatın en yüksek olduğu yerlerde güneş oyunu bozar çünkü deli gibi elektrik ürettiği için fiyatı aşağı çeker. İşte bu büyük santraller bundan hiç hoşlanmıyor. Ellerinde büyük bir teknoloji var ve burada tekel gibiler. Bunu bölüşmek istemiyorlar” şeklinde devam etti.
“BUGÜNKÜ TALEBİN BİLE ÜSTÜNDE”
Yenilebilir enerjiye geçişin önündeki bir diğer engelinde elektrik yönetimiyle ilgili olduğunu vurgulayan Gürbüz, “‘Bir santralin düğmesine basarım, 24 saat çalışır. Bir daha ilgilenmem’ diye eski bir düşünce var. Güneş santralinde ve rüzgar türbinlerinde durum böyle değil. Onları dengelemek gerekiyor. Güneş battığı zaman yerine başka bir santrali devreye almak gerekiyor, bataryaları devreye sokmak gerekiyor vs. Biraz daha idaresi zor bir süreç, farklı bir planlama gerektiriyor. Zahmetli süreç ancak hem daha ucuz hem sürdürülebilir bir sistem. Bakın bundan 10, 15 yıl önce devletin yaptığı güneş atlasının sonucunda Türkiye’nin güneş enerjisinin ekonomik potansiyeli 380 kilovat saat demişlerdi. Yani bugünkü talep olan 330, 340 milyar kilovat saat talebin bile üstünde. Talep artması durumunda ise, teknolojik gelişmeyle güneş panellerinin verimi artıyor. Örneğin 15 yıl önceki rüzgar türbininin yerine gelişmiş bir türbin koyuyorsun ve size yüzde 5 fazla elektrik üretiyor. Dolayısıyla talebi karşılamama gibi bir durum var olmuyor” dedi.
İLGİLİ HABERLER
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.



