Erhan Vergili
Köşe Yazarı
Erhan Vergili
 

İyilik İyidir! Bir de Maraz Doğurmasa...

Bir zamanlar bir dağın eteğinde, kurak bir köyde yaşayan Sadık adında bir adam vardı. Adı gibi sadıktı; insanlara, doğaya, hayata… Köyde kim zor durumda kalsa ilk onun kapısını çalardı. Kimin ineği hastalansa, Sadık elinden geleni yapar; kimin tarlası kurusa, suyunu paylaşırdı. O kadar çok paylaşırdı ki, bir gün kendi tarlası susuz kaldı da sesini çıkarmadı. Günün birinde köye şehirden biri geldi: Mahir. Yorgundu, açtı. Sadık onu evine aldı, karnını doyurdu, bir köşesine yatak serdi. Mahir kısa sürede köylüyle kaynaştı ama gözü Sadık’ın kazandığı itibardaydı. Önce tarlalarını kiraladı. Sadık, “çalışsın, o da ekmeğini kazansın” dedi. Sonra köylüye laf taşıdı. Sadık, “boş ver, herkes kendini bilir” dedi. Derken bir gün Mahir, Sadık’ın yıllardır bekleyip de çekemediği kuyudan su çıkardı. Ama suyu kendi tarlasına yönlendirdi. Sadık’ın tarlası yine kurudu. Köylü, Mahir’e döndü. “Adam çalışıyor” dediler. “Sadık zaten veriyordu, o getirdi” dediler. Sadık suskunlaştı. Kalabalık sofraları tek kişilik tabaklara döndü. Ne zaman bir şey demeye kalksa, “Sen iyilik için yapmadın mı?” dediler. “Karşılık mı bekliyordun?” Öyle ya iyilik karşılık beklemek için mi yapılıyordu yoksa sadece iyiylik iyi olduğu için mi? Bu, sadece Sadık’ın değil… Her gün aramızdan birilerinin yaşadığı bir hikâye. Bugün iyilik edenlerin, yarın yalnız kalabildiği bir çağdayız. İyiliğin istismar edildiği, merhametin zayıflık sayıldığı, paylaşmanın aptallıkla karıştırıldığı günlerden geçiyoruz. Ama yine de... iyilik iyidir. Evet, bazen “iyilikten maraz doğar” derler. Çünkü iyilik yaparken ölçüsüz olduğumuzda, sınır çizemediğimizde, herkesi kendimiz gibi sandığımızda... doğrudur, doğar. Maraz da doğar, yalnızlık da. Ama burada mesele iyiliğin kendisi değil, insanların onu neye dönüştürdüğüdür. Aslında sorun, iyilikte değil; kötüye yapılanda. Vicdansıza vicdan gösterildiğinde, fırsatçıya açık kapı bırakıldığında, düşmanına su verdiğinde doğar maraz. Bu yüzden iyiliğin yönünü iyi seçmek gerekir. Herkes Sadık kadar saf olmasın diye anlatılır bu sözler. Yine de iyilik, dünyayı döndüren şeydir. Bir annenin evladına sabrı, bir öğretmenin öğrencisine inancı, bir komşunun diğerine uzattığı ekmektir. Bunlar hala var. Belki az, belki unutulmuş, ama bitmedi. O yüzden kimseye değil, kendi vicdanımıza yaptığımız iyiliklerle yaşarız aslında. Bizi kurtaracak olan da odur. Ama artık şunu da öğrenmeliyiz: İyilik, sınırlarla yapılmalı. Herkese değil, hak edene… Her yerde değil, yerinde... Çünkü merhametin bile fazla olanı, zalimi besler. İyilikten maraz doğar mı? Evet, doğar. Ama yine de, insanı insan yapan şey iyilikten vazgeçmemesidir. Yeter ki iyiliğin adresini doğru yazalım.
Ekleme Tarihi: 21 May 2025 - Wednesday

İyilik İyidir! Bir de Maraz Doğurmasa...

Bir zamanlar bir dağın eteğinde, kurak bir köyde yaşayan Sadık adında bir adam vardı. Adı gibi sadıktı; insanlara, doğaya, hayata… Köyde kim zor durumda kalsa ilk onun kapısını çalardı. Kimin ineği hastalansa, Sadık elinden geleni yapar; kimin tarlası kurusa, suyunu paylaşırdı. O kadar çok paylaşırdı ki, bir gün kendi tarlası susuz kaldı da sesini çıkarmadı.

Günün birinde köye şehirden biri geldi: Mahir. Yorgundu, açtı. Sadık onu evine aldı, karnını doyurdu, bir köşesine yatak serdi. Mahir kısa sürede köylüyle kaynaştı ama gözü Sadık’ın kazandığı itibardaydı. Önce tarlalarını kiraladı. Sadık, “çalışsın, o da ekmeğini kazansın” dedi. Sonra köylüye laf taşıdı. Sadık, “boş ver, herkes kendini bilir” dedi. Derken bir gün Mahir, Sadık’ın yıllardır bekleyip de çekemediği kuyudan su çıkardı. Ama suyu kendi tarlasına yönlendirdi. Sadık’ın tarlası yine kurudu.

Köylü, Mahir’e döndü. “Adam çalışıyor” dediler. “Sadık zaten veriyordu, o getirdi” dediler. Sadık suskunlaştı. Kalabalık sofraları tek kişilik tabaklara döndü. Ne zaman bir şey demeye kalksa, “Sen iyilik için yapmadın mı?” dediler. “Karşılık mı bekliyordun?”

Öyle ya iyilik karşılık beklemek için mi yapılıyordu yoksa sadece iyiylik iyi olduğu için mi?

Bu, sadece Sadık’ın değil… Her gün aramızdan birilerinin yaşadığı bir hikâye. Bugün iyilik edenlerin, yarın yalnız kalabildiği bir çağdayız. İyiliğin istismar edildiği, merhametin zayıflık sayıldığı, paylaşmanın aptallıkla karıştırıldığı günlerden geçiyoruz.

Ama yine de... iyilik iyidir.

Evet, bazen “iyilikten maraz doğar” derler. Çünkü iyilik yaparken ölçüsüz olduğumuzda, sınır çizemediğimizde, herkesi kendimiz gibi sandığımızda... doğrudur, doğar. Maraz da doğar, yalnızlık da.

Ama burada mesele iyiliğin kendisi değil, insanların onu neye dönüştürdüğüdür.

Aslında sorun, iyilikte değil; kötüye yapılanda. Vicdansıza vicdan gösterildiğinde, fırsatçıya açık kapı bırakıldığında, düşmanına su verdiğinde doğar maraz. Bu yüzden iyiliğin yönünü iyi seçmek gerekir. Herkes Sadık kadar saf olmasın diye anlatılır bu sözler.

Yine de iyilik, dünyayı döndüren şeydir. Bir annenin evladına sabrı, bir öğretmenin öğrencisine inancı, bir komşunun diğerine uzattığı ekmektir. Bunlar hala var. Belki az, belki unutulmuş, ama bitmedi.

O yüzden kimseye değil, kendi vicdanımıza yaptığımız iyiliklerle yaşarız aslında. Bizi kurtaracak olan da odur.

Ama artık şunu da öğrenmeliyiz: İyilik, sınırlarla yapılmalı. Herkese değil, hak edene… Her yerde değil, yerinde... Çünkü merhametin bile fazla olanı, zalimi besler.

İyilikten maraz doğar mı? Evet, doğar.

Ama yine de, insanı insan yapan şey iyilikten vazgeçmemesidir.

Yeter ki iyiliğin adresini doğru yazalım.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sariyersoz.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.